31 Aralık 2013 Salı

2013 kitap bilançom :)



efenim gelelim 2013 yılı kitap açısından bana neler getirmiş onu kayıt altına almaya :)
öncelikle bu yıl çooook fazla ve çooook güzel kitaplar yayınlandığını söylemek isterim...
ben bu sene için de muhteşem kitaplar okudum...
sanırım beğenmediğim kitap sayısı üçü  geçmezken, çooook beğendiklerimi saymayı bıraktım çünkü sayılamayacak kadar çok oldu :)
bu yıl tam 167 kitap almışım ( bir kısmı hediye edildi tabi ki ),
90 adet civarın da Harlequin Beyaz Dizi bu sayıya dahil değil efenim :)
peki bilin bakalım ben bu yıl kaç kitap okumuşum????
yazıyorum hazırmısınız ??
tamı tamına 190 adet kitap okumuşum....
halbuki kendime vikitapta koyduğum hedef 155 di... geçen yıl sanırım 150 kitap okumuştum...
o açıdan 5 kitap arttırıp 155 yapmıştım  hedefimi amma bir baktım geçmişimmm :)
eğer elimdeki kitabı bu gece saat 24:00 olamadan bitirebilirsem 191 kitap olabilir bu sayı :)
bu kadar çok kitap okumuş olmamın sebebi başta da belirttiğim gibi
bu yıl çıkan muhteşem kitaplar...
o kadar güzellerdi ki elimden bırakamadım çoğunu :)
örneğim bir DUBLİN CADDESİ,bir RUHUN ATEŞİ,bir SAPLANTI, bir EJDERİN TUTKUSU,
bir ŞANS BİLEKLİĞİ, bir KÜÇÜK BİR HAYAL KUR, bir KURTLARA SÖYLE EVE DÖNDÜM,
bir LUX SERİSİ, bir YENİDEN BAŞLAMAK İÇİN GÜZEL BİR GÜN,bir EN KARANLIK TUTKU,
bir ATEŞ LANETİ, bir TUTSAK,bir HAYAL AVCISI,bir AŞKA ADANMIŞ BİR GÜN, bir GÜNAHKARLAR TURNEDE SERİSİ, bir AŞKLARIN SON DURAĞI,
elimden bırakamadan okuduğum kitaplardı :)
bu arada kayıtlarıma göre kütüphanemde 786 kitap var...
veee 2009 yılından beri 803 kitap okumuşum :)
bunları da not düşmesem olmazdı :)
kısaca 2013 yılı kitaplar açısından bereketli bir yıldı...
temennim 2014 bundan da güzel olsun :)
2014 yılında 190 kitabı aşabilmeme sebep olacak muhteşem ötesi kitaplar çıksın :)
daha çoook kitap karakterine aşık olalım :)
daha çok kitap karakterine bağlanalım :)
kitaplarla ilgili ne varsa 2013 yılından çoook olsun 2014 inş. :)





YENİ YIL MESAJIM :)

ben öyle yeni yıl yada sevgililer günü gibi şeylere takılan ve kutlayan biri değilimdir... 
ammaaa!! birbirine iyi dileklerde bulunmak,birbirimiz için dualar etmek ve sevgi dağıtmak için bir vesile olduğunu düşünüyorum...
genelde bu tarz özel günlerde insanlar daha bir sevgi dolu oluyorlar!!
keşke 365 gün böyle olsak... herkesin aklı fikri doğru şeylere çalışsa!!!
keşke sevgimiz dünyayı daha iyi bir yer yapsa!!!
2014 yılında da pek bir şeyin değişeceğini düşünmesem de yine de ben yürekten dileklerde bulunmak istiyorum....
öncelikle Rabbim herkesin kalbine sevgi,vicdan ve merhamet versin!!
sonra herkese sağlık,huzur,mutluluk ve neşe versin!!!
Rabbim bu yıl ve daha bir çok yıl kimseyi sevdiklerinden ayırmasın!!!
veee dünyada yaşayan hiç bir canlı aç ve açıkta kalmasın!!! başkasına muhtaç olmasın!!! açlıkla,susuzlukla,dermansız dert ve şifasız hastalıkla terbiye olmasın!!! aklında kalbinde kötülük olanlara Rabbim mani olsun!!
kimse hiç bir canlıya zulmetmesin,taciz ve tecavüzde bulunmasın!!!
bizim koruyamadığımız her canlıyı Rabbim korusun!!!
Rabbim her hastaya şifa versin!!! her yarattığına hayırlı bol rızık,bool kazanç versin!! evlat sahibi olmak isteyene hayırlısıyla evlat sahibi olmayı nasip etsin!!! herkesin evladını bağışlasın ve evlatlarımıza hayırlı ömürler versin!!!vee Rabbim hepimize merhamet etsin!!!
biz kitap severleri de unutmamak lazım her beklediğimiz yazar ve kitap en iyi çeviri,en iyi kapak görseli ve en uygun fiyatla çıksın 
herkese mutlu yıllar :)




30 Aralık 2013 Pazartesi

KÜÇÜK BİR HAYAL KUR-Susan Elizabeth Phillips yorumum :)


aslında bu yazarın kitaplarının uzun uzun yoruma ihtiyacı yok beee!! tek kelime ile tüm kitabı anlatmak mümkün... o kelimede MUHTEŞEM kelimesi bence...
her kitabı bir diğerinden farklı ve ilginç konularıyla okurken beni benden alıyor efenim :)
hele bu kitaptan bildiğiniz sevgi fışkırıyordu!!!
aman nasıl coştum,naasıll coştum anlatamam... bildiğin iki gündür sevgi saçıyorum bende sağa sola :)
yeri geldi güldüm,yeri geldi efkarlandım,yeri geldi gözlerim yaşardı,yeri geldi ayyyladım ve vayyladım,
yeri geldi mutluluk saçtım kitabı okurken...
dediğim gibi uzun uzun anlatma ihtiyacı hissetmiyorum bu kitabı...
ki anlatırsam çoook spoili bir yorum olur ;)
sadece ALIN ve OKUYUN!!! diyorum....
çünkü kaçırılmaması gereken bir yazar bu!!!

22 Aralık 2013 Pazar

Kurtlara Söyle Eve Döndüm-Carol Rifka Brunt Yorumum :)


"aşk insanı büyütür;
önce hissettirdiği tarifsiz mutluluk
sonra kaybetmenin verdiği derin acıyla…"


efenim son derece harika bir kitabı daha bitirdim...
ismine aşık olarak aldığım bir kitaptı...
iyi ki de almışım!!!
sadece ismine aşık olmakla kalmayıp kitaba da aşık oldum...
ilk sayfayı açtım ve okumaya başladım bir de ne göreyim???
baktım sayfaları çevirip duruyorum... şu na inanın ki!!!
kitabın bir büyüsü var... beni resmen içine hapsetti...
konuya ve karakterlere kapıldım gittim :)
cidden büyülüydü !!!
yazar ne yaptı da kelimeleri bu kadar büyülü hale getirdi bilemeyeceğim ama aferin ona!
çok akıcı bir anlatımı vardı ama olay bununla sınırlı değildi...
karakterler çok güzel kurgulanmıştı...
hikaye çok farklı bir aşkı hatta aşkları  anlatıyordu... sadece aşk mı??? tabi ki değil!!!
bir de aile bağlarını, özellikle iki kardeş arasında olan ilişkiyi ve sevgiyi de anlatıyordu...
ve sevginin bize yaptırdıklarını...
bazen sevginin de ezici bir güç olabileceğini,
kalbimizde sevgimizden mütevellit oluşan kıskançlığın nasıl da karanlık
ormanlarda ki kurtlar gibi uluduğunu da anlatıyordu...
ve olayların bizi getirdiği yerde pişmanlıkla ve suçlulukla nasılda kalbimizde ki kurtları gördüğümüzü ve kabullendiğimizi de anlatıyordu...
işte bu nokta da KURTLARA SÖYLE EVE DÖNDÜM dendiğini de anlatıyordu...
bu anlatılanlar için de yazar bir yandan da bize o kadar güzel
aktarmış ki duyguları, karakterlerle beraber hissediyorsunuz...
ben kitabı okurken tüm olayları bir bir aklımda canlandırabildim...
Tobby ve June'un birbirlerine sarıldığı bir sahne de inanın taaa! içimde hissettim
sarılışlarında ki o yoğunluğu, o duygusallığı... içim titredi!!!
karakterlerle, kitapla beraber yaşadığım, beraber hissettiğim, beraber anladığım bir kitap oldu ve
beni benden aldı... içimi ısıttı... yüreğimi titreti
bitirince içim burkuldu... ayrılık çooook zor geldi!!!
eee!! insan okuduğu bir kitaptan daha ne bekler ki değil mi ???
ben tüm beklentilerimi buldum :) darısı başınıza efenimmm :)
OKUYUN!!! bu kitabı kaçmaz ;)



15 Aralık 2013 Pazar

KAÇAK YOLCU-Johanna Linsey yorumum :) ne eğlendim beeee!!!

amandaaa!! amann!!! insan bir tarihi aşk romanında ancak bu kadar eğlenebilir!!!
zaten bu James denen herifin kitabı muhteşem olur diye düşünüyordum.. öyle de oldu...
ama az geldi beee!!! keşke biraz daha uzun olsaydı... ayyy!! bitecek okumasam mı acaba diye baya bir düşündüm dee!!! elimden bırakamadım tabi ve bitti....
bir önceki Tony'nin kitabında bu hikayeye bir giriş vardı... okuyanlar bilir... James kızmızı en tanışması olanaksız yerde tanıdı, ve tabi ki James kızımıza bir anda ilgi duydu amma hatun kayboldu anacım...
işte bu şanssız kızcağız kendi kendine James'in kucağına düştü....
eee!!! şamşeytanından bile kötü olan James bu fırsatı kaçırır mı??? tabi ki kaçırmadı...
canına okudu zavallının... zavallı dediğime bakmayın kız da öyle zavallı bir tip değildi... son derece dişli bir rakipti... ama biraz saftı (kıyamam yaa!! hem de ne saf!)... onun dışında ne istediğini bilen, atak bir hatundu ve sabırsızlığı başına iş açan biriydi... ben çok sevdim bu kızı yaaa!!!en az James kadar ilginç bir karakterdi...
aralarında tutkuyla başlayan bir aşk vardı... gerçi bu aşkı James'in anlaması ve kabullenmesi ya da en azından bunu başkalarına belli etmesi tabi ki uzun sürdü... kızımız da öyle ağlak zırlak bir halde James'in başına aşk aşk diye ekşimedi... hele ikisi arasında ki o çok komik ve acayip diyaloglar beni çooook eğlendirdi...
lafı gediğine koyma konusun da çok başarılıydı ikiside :)
bu arada Mallory sülalesinden sonra Anderson ailesi ile de tanıştık... ben onlara da bittim... kızımız Georgina'nın beş adet bekar ve şirin, sevilesi, en az Mellory'ler kadar ilgi çekici ağabeyi var!!!
onları da sevdim ve önümüzde ki kitaplarda olarla ilgili bir şeyler okumayı sabırsızlıkla bekliyorum...
zaten bir sonra ki kitap kımızın huysuz ağabeyi Warren'ın hikayesi bilginizeee!!!
kısaca demem o ki ; ben resmen kitaba bayıldım... eridim ve bittim!!! çok eğlendim,bool boool güldüm..
ŞİDDETLE TAVSİYE edeceğim bir kitap ve yazar...
Johanna Lindsey'in beğenmediğim bir kitabı olmadı şimdiye kadar....
UMARIM DEVAMI ÇABUK GELİR SERİNİN....
Epsilon duy sesimiiiiii!!!!!!!!!!!!!

12 Aralık 2013 Perşembe

EJDERİN TUTKUSU - G.A. AİKEN YORUMUM :)

bir ejder hikayesini daha bitirdim maslesef  :(
yeminle kitabın son sayfalarını okurken az kalsın bitiyor diye zır zır zırlayacaktım...
şu an bile yorumu yazarken hala bir buruk içim...
bu ejderha ailesinin her bir üyesine AŞIK oldum(hoş ilk iki kitapta ben zaten aşık olmuştum onlara ama bu kitapla aşkım iyice güçlendi)  ve ayrılmak çooook zor oldu...
bir seri de yada bir kitapta her bir karakter bu kadar sevilesi olabilir mi? OLMUŞ İŞTE!!!
okurken gülmekten, sinsi sinsi sırıtmaktan,kıkırdamaktan veee
ayyy!! lı vayyy!! lı nidalar atmaktan bir hal oldum...
kitabı elimden bırakmak zorunda kaldığım zamanlarda bu duruma sebebiyet veren herkese ve
her şeye kıl oldum!!
520 sayfa bana yetmedi... yani şöyle 1500-2000 sayfa falan olsa bana çok iyi gelecekti!!!
bu edepsiz ejderhalarla bir tanışan onlardan tekrar ayrılmak istemez vallahii!!!
hem eğlenceli,hem kendini beğenmiş, hem çoook kibirli, hem çok çekici ve de kendilerine aşıklar resmen!!!
hal böyle olunca ortaya çok acayip sahneler çıkabiliyor kardeşim...
yazarın anlatımı çok güzel... çeviri de iyiydi...
bu sayede kitabın dünyası için de kaybolmak çok kolaydı...
ahh!! annem Annwyl'a ne olacak? ayyy! canım mavi Eibhear ne tatlı!!!
anamm!! bu Izzy çook çatlak ve sevimli!!! amanınn!!!Briec ve Talaith hala didişiyorlar!!!
aaa!! Gwenveal gerçekten bu şekilde Dagmar'ı dağlamış olmaz!!! derken sayfalarla akıp gittim...
ama en çok altın ejderhamız Gwenvael'in ağladığı bir sahne vardı ki!! akıllara zarar...
önce ağladığına inanamadım ve sonra kahkahalarla güldüm!!!! :)
Izzy'nin koş ve atla oyunu da çok eğlendiğim sahnelerden biriydi...
bir de Kudretli Bercalak'ın sevgisini göstermesi gereken sahneler vardı... o kısımlar da resmen koptum :)
bu arada Gwenvael ve Dagmar aşkı da çoook acayipti!!!
iki çatlak karakterin aşkı ancak böyle olurdu sanırım :)
altın ejderhamız Gwenveal biraz çapkın bir tip... çok eğlenceli ve de umursamaz...
ensesine tokat atmalıktı tam :)
kızımız Dagmar nam-ı diğer CANAVAR ise son derece ciddi,akıl ve mantığa inan
tam bir politikacı (bayıldım ona ben)...
ehh!! bu ikisi yan yana nasıl bir çift olur varın siz düşünün...
bu arada ilk ve ikinci kitaptan sevdiğimiz ve bağlandığımız çiftlerimizin de aşklarının devam durumunu öğrenmiş olduk okurken... merakta kalmadık yani :)
bu seri de konu devamlılığı mevcut ve sıralama bozulmadan okunmalı...
çünkü her ne kadar farklı bir kardeşin hayatı ve aşkı varsa da konusunda,
aslında ana bir konu var ve onun devamı her çıkan kitap...
bu yüzden bu seriyi baştan başlayın ve OKUYUN!!!
hem fantastik,hem aşk, hem eğlence, hem macera bir arada bu seride :)




10 Aralık 2013 Salı

KARANLIK TUTKULAR-Sherrilyn Kenyon yorumum :)

ayyyy!!! ayyy!!! amannn!!! amannn!!! diyerek yorumuma başlamak istiyorum :)
çooook güzel kitaptı beeee!!!
seriyi seviyorum ve ilk iki kitaba bayılmıştım... lakin bu kitap ilk iki kitabı bile geçti yahu!
diğer kitaplarda da yan karakterler bol ve güzeldi amma bu kitaptaki yan karakterler başlı başlına birer hikayeydi... şimdi de Achearon, Zarek ve kurt Vale bu karakterler için "ayyy! canlarım benim" moduna geçtim...
Talon ve Sunshine aşkı harikaydı... birbirine zıt ama çekim gücü kuvvetli karakterlerdi...
yazar Talon'un duygu dünyasını çok iyi bir şekilde aktarmıştı... okurken resmen onunla üzüldüm...
adam neler çekmiş anacım öyle... vallahi bunca zaman aklı başında kalması mucize!!
gerçi diğer karakterler de çoook çekmişlerdi... o kadar yaralı ama bir o  kadar güçlü adamlar ki; insanın sırtlarını sıvazlayıp "geçti bebeğim geçti" diyesi geliyor....
ben ayrı ayrı hepsi için üzüldüm,şefkat hissettim...
erkek karakterin de yıkılmadım ayaktayım modundakileri pek bi sevilesi oluyor :)
Sunshine ise acayip bi şeydi... hayat dolu çok renkli bir karakterdi...
ayrıca çoook büyük bir kalbi vardı... tam da Talon'un ihtiyacı olan kadındı...
yaralarına merhem oldu diyebiliriz... aferin ona :)
şimdi aşktan bahsettim diye kitapta sadece aşk var sanmayın...
bu bir paranormal-romance olduğu için içinde fantastik olaylar,
aksiyon,tanrılar,şekildeğiştirenler ne arasanız vardı...
hal böyle olunca kitap son derece sürükleyiciydi...
bir başladım bir de bitirdim diyebiliriz...
mecburen elimden bırakmak zorunda kalmasam yerimden kıpırdamadan okurdum...
o kadar akıcı ve okunasıydı...
yazarın güzel bir anlatımı var... konuları ve karakterleri çok özgün...
biz yetişkinlere göre seriler  bulmanın zor olduğu bu dönemde bana ilaç gibi geldi açıkçası...
34 yaşını doldurmuş biri olarak liselilerin aşkını okumak beni pek açmıyor...
o yaş aralığında ki karakterlerin aşkı ya da duyguları bana hitap etmiyor...
veeee o yaştaki bir karaktere aşık olmam da çooook zor yani...
ben okuduğum kitaptaki karakterlere hayran yada aşık olmayı severim...
1500-2000 yaşında bir karanlık avcıya da aşık olmak benim için daha kolay :)
bir de yazarın sizi fantastik dünyasına çekmesi ve orada alıkoyması cidden çok önemli...
Sherrilyn Kenyon'da bunu başaran bir yazar...
kitabı okurken o dünya dalıp,kapılıp gidebiliyorsunuz...
bu kitabı okurken ben karanlık avcıları ya da oradaki aksiyonu okumak yerine izlemiş gibi oldum...
bence yazarın on puan alması için en önemli etken budur...
kitabı karakterlerle yaşayabilirseniz ne ala değil mi ama :))
sadece bu yazar ve seri için bir şikayetim var o da çooook uzun aralıklarla çıkıyor olması...
yayın evi Pegasusun bu tarz kitapları çok uzun aralıklarla çıkarmak gibi bir prensibi var...
tam siz yazarı ve seriyi unutmaya başladığınız zaman ancak çıkıyor!!!!
Gena Showalter ve Kresley Cole 'de aynı kaderi paylaşıyor maalesef :(
umarım bu durum düzelir de ben de beklerken okuyamayacak kadar yaşlanmam ;)
kısaca fantastik hikayeleri ve aşkı bir arada okumayı sevenlere şiddetle TAVSİYEMDİR!

9 Aralık 2013 Pazartesi

SAPLANTI-Jennifer L. Armentrout yorumummm :) ne kitaptı beee!!!!

SAPLANTI bende saplantı oluşmasına sebep olarak bitti... sanırım sevilesi öküzlere karşı bir saplantı geliştirdim :)
bende bu şirin öküz Hunter'dan bir tane istiyorum :)
Hunter'ın Serana hariç her şeye karşı kayıtsızlığı,dümdüz mantığı, o umursamaz cool erkek halleri, o simsiyah dumana dönüşmeler, gölgelerde saklanmalar,kendi kendinin kara deliği olacak kadar ortalığı birbirine katmalar, o abuk sabuk insanı delirten cümleler, sen neymişsin  be HUNTER dedim okurken....
ahh! Serena yazık ona ama yaa!!! canımcığımın başına gelmeyen kalmadı... o kadar sıkıntı için de bir de Hunter'ın öküzlükleri ile uğraştı... kıyamam ki ben ona... aralarında ki çekim ile Hunter'ın hem uzaylı hemde katil olması arasında sıkıştı kaldı... sonun da salla gitsin dedi de azcık rahatladı :)
bu Arumlar ne de sevilesi uzaylı dostlar öyle!!!
vampirler, kurt adamlar derken şimdide Arumlara hayran oluyorum...
farklı bir paranormal-romance konusu buldum ve keşke devamı olsa diyorum :( üzüldüm seri olmamasına inanın!!!
yazarın anlatımı da çok güzeldi... hiç sıkılmadan, kafanız karışmadan ya da ay dur neydi bu deyip önceki sayfalara dönmeden okunan akıcı bir anlatımı vardı... neşeli,eğlenceli diyaloglar vardı...
Hunter'ın ağzı zaten bozuktu amma kızımızda Hunter'ın çabaları sonucu delirip bir çok yerde ağzını bozmak zorunda kaldı :)
Hunter'ın karşısında kim olsa o hale gelirdi bence...
evet konu harika!!! evet anlatım harika!!! ama sonu neydi öyle kardeşim!!! bayıldımmmm!!!!
Hunter'ın Serena için yaptıklarını okurken bildiğiniz eridim, bittim, öyle gevrek gevrek sırıttımm  :)
kısaca bu kadar bayıldım ve eridim lafından da anlayacağınız üzere;
okumazsanız çooook şey kaçıracağınız bir kitap bu!!!
paranormal-romance sevseniz de sevmeseniz de el atın pişman olmazsınız derim :)
Hunter ile tanışmadan her şeyi okudum ve her fantastik karakteri gördüm, bildim diyemezsiniz!!

6 Aralık 2013 Cuma

Kış Mucizesi ve Noel Büyüsü yorumlarım :)

arka arkaya daldığım Harlequin kitapları yorumuma geldi sıra :)
önce Noel Büyüsünü okudum ve yoruma ondan başlayayım diyorum...
Noel Büyüsü Aralık ayına özel olarak üç hikayeden oluşuyor ve yayınevinin en iyi üç yazarı denilebilir hikayeleri yazan yazarlara... Nora Roberts'in HAYAT BİR MUCİZEDİR hikayesi ile başladı kitap...
gençlik aşklarının uzun yıllar sonra tekrar alevlenmesini okumayı sevenlere ( yani bu ben oluyorum!) ilaç gibi gelecek bir hikaye bu... her zaman ki Nora tarzı ile tabi ki çok güzeldi...
ikinci hikaye ise Debbie Macomber'in BEMBEYAZ AŞK hikayesiydi...

karlar altında ilk görüşte aşkı anlatan sıcacık bir hikayeydi... ben sevdim...
üçüncü hikayemiz ise Lynne Graham'ın MASUM YÜREKLER hikayesiydi...ve en uzun hikaye oydu..
en farklı konu da bu hikayeye aitti.. ve sanırım en çok bu hikayeyi sevdim...
zaten konular Noel zamanında geçiyor... yazarlar bu dönemi bir sevgi ve aşk büyüsü olarak anlatmışlar...

okurken bildiğiniz sevgi pıtırcığı oldum bende... yüzümde bir gülümseme oluştu...
ahh! aşk ve sevgi sen nelere kadirsin dedim sürekli :)

bence bu soğuk günlerde içimizi sıcak çikolata gibi ısıtacak bu hikayelere ihtiyacımız var...
kesinlikle tavsiye ederim okuyun :)

Noel Büyüsü bitince arkasından hemen KIŞ MUCİZESİne başladım...
ilk hikaye Michelle Reid'in KALBİMDEKİ UMUT hikayesiydi ki ben bu hikayeye resmen bittim!
konusu çok güzel anlatımı da harikaydı... kocasının kendisini aldattığını öğrenen üç çocuk annesi bir kadının 
evliliğini kurtarmak mı yoksa bozmak mı arasında kaldığı, ve duygularının çok iyi aktarıldığı bir hikayeydi...
ben etkilendim açıkçası okurken... 
ikinci hikaye ise Lucy Monroe'nun MASUM GÜZEL hikayesiydi...
o kadar sevgi dolu bir hikayeydi ki vallahi okurken için ısındı... ayy!!ladım ve dee bool miktarda vayy!ladım :)
sanırım NOEL BÜYÜSÜ mü?? KIŞ MUCİZESİ mi ?? diye sorsanız her ne kadar ilk Noel Büyüsünde Nora olsa da ben size KIŞ BÜYÜSÜ çoook daha güzeldi derim....
içinizi ısıtacak, yüzünüze gülümseme konduracak, bu soğuklarda sıcak bir oda da sıcak bir içecekle olan keyfinizi daha da arttıracak kitaplar arıyorsanız eğer İŞTE ARADIĞINIZ KİTAPLAR BUNLAR!!!
okuyun efenim :)

4 Aralık 2013 Çarşamba

AŞK VE SAVAŞ-Michelle Willigham yorumum :)

bu yazara ve kitaplarına bayılıyorum... 224 sayfada hep muhteşem öyküler anlatıyor!
Harlequin Yayınlarına bu yazar ile tanışmama vesile olduğu için teşekkürü bir borç bilirim...
bu kitap MacKinloch serisinin ikinci kitabı... ilk kitapta en büyük kardeş Bram'in aşk öyküsünü okumuştuk...
bu kitapta ise ikinci kardeş ve klan reisi Alex ve eşi Laren'in öyküsünü okudum...
ilk kitabı okuyanlar Alex ve Laren'in 5 yıldır evli olduğunu ama son 3 yılda evliliklerinin kötüye gittiğini öğrenmiştir... işte küllenen bir aşkı tekrar alevlendirme çabalarını anlatıyordu bu kitap...
o açıdan konu diğer kitaplara göre farklıydı... benim daha bir hoşuma gitti... zaten var olan bir aşkın güçlenmesini, tekrar canlanmasını okumak daha bir sevgi pıtırcığına çevirdi beni :)
Alex ve Lren'in arası kaybettikleri bebek ile açılmaya başlamış... ikisi de birbirinin acılarını nasıl teselli edeceğini bilemeyince işler sarpa sarmış... bundan sonrası için bir şey yazmıyorum ki okuyup öğrenin ;)
sadece MacKinloch klanı o kadar zorluk içinde ki o sıkıntı için de aşık olabilmelerine ya da aşk tazeleyebilmelerine bile şaşırıyor insan... İngilizlerin zorbalığı ve eziyeti onlar için bitmek bilmiyor...
hem hayatlarını devam ettirmek için hem klanı güçlendirmek için çok çalışıyorlar... 
çektikleri eziyetleri okurken onlar için üzülmemek mümkün değil... ayakta kalmaya,kimliklerini ve topraklarını korumaya çalışan bir halk onlar ve işleri çoook zor inanın...
ama en iti tarihi aşk romanları da hep İskoç hikayeleri oluyor...
onurlu,güçlü ve sevilesi erkek karakterler ile kendini adayan,içi de dışı da güzel kadınların aşkları bambaşka bir keyif veriyor bana :)
bu yazılardan da anlaşılacağı üzere tavsiye edeceğim bir yazar ve kitap bu...
bence tarihi aşk romanı severler kaçırmamalı!!!!




2 Aralık 2013 Pazartesi

EFSANA TANRIÇASI-P.C. Cast yorumum :)

ahhh!! bir tarıça serisi kitabı daha bitti... serinin kapakları biraz itici görünebilir ama siz siz olun kapak görsellerine aldanmayın!!!
bu seri tam da biz büyük kızlara masallar tadında... İÇİMİZDE Kİ TANRIÇAYI KUCAKLADIĞIMIZ bu kitaplar çook keyifli ve okunası :)
Efsane Tanrıçası ise serinin son  kitabı... bu kitap sanırım konu olarak en acayip olan kitaptı...
Kral Arthur döneminde geçiyor... 40 yaşlarında fotoğraf sanatçısı olan bir İsabel kaderin bir oyunu olarak kendini Kral Arthur,Gunievere ve Lancelot arasında buluverir.... İsabel'in görevi Lancelot'u baştan çıkarıp kraliçeden uzaklaştırmak ve kralın mutlu olmasını sağlamaktır... lakin işler öyle yürümez... hatun  kendini krala aşık, kralı kendine aşık,kraliçe ve Lancelot'u  ise halaaa birbirine aşık olarak bir aşk çoklugeni içinde bulur ;)
vallaa işte burada bende yazarın konuyu bu kadar "yok be artık bu kadar geniş olamazlar!" kıvamına getirmesine baya bir güldüm :) :)
hani eskiden biz küçükken bir dizi vardı YALAN RÜZGARI, pembe bir diziydi ve herkes herkesle, herkesi aldatırdı... ya da herkes bir önceki kişinin kocası ya da karısı ile evlenirdi falan...
işte bu kitapta durum biraz Dallas biraz da Yalan Rüzgarı arasında bir yerlerde kaldı...
kral şöyle düşündü : yahu ben Lancelot'u da karımı da seviyorum... eee!! onlarda birbirlerini seviyorlar... neden yollarına çıkayım ki?? mutlu olsun beee yaaa!!!
kraliçe ise başta biraz atar yapsa da sonra şöyle düşündü : kocam harika bir insan ve muhteşem bir kral, İsabel ise en az onun kadar harika bir kadın... neden ben bu ikisi arasında ki mutluluğa engel olayım ki ??
ben de Lancelot ile keyfime bakarım :)
o dönemde boşanmak pek mümkün değil tabi ki...  onlar da bu şekilde mutlu olmaya uğraştılar ama ortaya çok komik bir durum çıktı... bende okurken pek bir eğlendim... zaten yazarın anlatımını seviyorum... her ne kadar diğer kitaplara göre bu kitap biraz absürt olsa da yine de sevdim...
sayfalar hızla aktı gitti...
bende içimde ki tanrıçayı kucakladım.. sevgi pıtırcığı olarak takıldık birlikte :)
şöyle kafamı dağıtayım ve eğleneyim derseniz bu kitap tam o an için uygun...
bence hala tanrıça serisine el atmadıysanız siz BÜYÜK KIZLAR bir an önce el atın derim :)

1 Aralık 2013 Pazar

ARAF-Jamie McGuire yorumum...


Efenim bir kitap daha bitti...Araf çok büyük umutlar ile okumaya başladığım ama umduğumu bulamadığım bir kitap oldu... yani kitap berbattı diyemem amma ben pek sevemedim açıkçası... kitabın erkek karakteri bu kadar sevimli olmasa bu sevdiğimin yarısı bile sevemezdim kitabı... belki AYAKLI BELA'yı okumadan önce bu kitabı okusam yada bulabildiğim tüm paranormal-romance kitaplarını okumasam şansı olabilirdi kitabın...
evet aşksa aşk vardı içinde ama paranormal kısmı eksikti bence... çok güzel bir mevzu yakalamış yazar fakat bence tam manasıyla işleyememiş... zaten ilk 150 sayfayı zorla okudum... yazar önce Nina'dan ve kampüs hayatından falan girmiş fakat her şey jet hızıyla oldu... bu arada arkadaşları Nina'ya aşık olduğunu söylerken kız inkar içindeydi ve isteksizdi... amma iki paragraf geçti geçmedi hoop aşıktı... bazı konular yavaş giderken bazen de çok hızlı oldu her şey...hiç bir şey öğrenemezken birden bilgi bombardımanına tutulduk...
kız isteksizdi ama her şeyi kabullendi...hemde hiç sıkıntı yaşamadan ya da "yahu ne oluyor?" demeden...
zaten bu konuşmalarda geçen paranormal cümleler hariç kitapta paranormal bir faaliyet yoktu ...
yani Jared biraz kavga dövüşte iyiydi lakin normal bir insandan farklı bir şey yaptığı olmadı desem yerdir...
şimdi hal böyle olunca benimde beklentim karşılanmadı... ama aşk kitabı gözüyle bakar ve okursanız o zaman sıkıntı yok... Jared çok sevilesi bir karakter olmuş... zaten bütün kitabı sırtladı götürdü...
Nina için aynı şeyi söyleyemeyeceğim... ondan hoşlanmadım... hem kendine hem Jared'e boş yere eziyet etti... yanlış yerlerde sorguladı olayları... bir tek Jared'e olan kendisini koruyacağına dair inancını okumak keyifliydi... burada bir de şunu eklemek isterim Tatlı Bela ve Ayaklı Bela da gençlik kitaplarıydı.. yine de ben onları keyifle okudum... gençlik tarzı kitaplarla aram pek iyi değildir benim ki yine de sevdim o iki kitabı... özellikle Ayaklı Bela çok güzeldi... lakin bu kitap tamamen 16-25 yaş arasına hitap ediyor bence... o yaş aralığında olup, çok fazla fantastik düşkünlüğünüz yoksa bence bu kitabı seversiniz...ama ilk tercihi fantastik kitaplar olanlar için çok da tercih edilmemeli bence....
yine de bunlar benim fikirlerim... siz okuyup şansınız denemek isteyebilirsiniz, ben o kısma karışmıyorum ;)
çünkü ben hariç herkes beğenmiş kitabı... Goodreads puanları da çok iyi.. bilginiz olsun :)

29 Kasım 2013 Cuma

arkadaşlara hediyeler :)



işteee!!! bunlarda son zamanlarda uğraştığım ve arkadaşlarıma hediye ettiğim el emeği üretimlerim :)
sol başta ki kitap kılıfı olur... kitaplarınızı yanınızda taşırken canlarım ne okuduğunuz gizem olsun diye üretilmiştir :) internette gezerken gördüm millet yapmış ben boş dururmuyum hemen harekete geçtim :)
yanında ki ise fincan yeleği olup bu soğuk günlerde fincanda ki içeceğinizi sıcak tutup aynı zamanda havalı hissetmenize yardımcı olur :)
en sonda ki ise, bu hediyeler bebeği olan bir arkadaşıma olduğu için, kendi içeceğini sıcak tutarken minik bebeğinin biberonda ki sütü soğuk kalmasın diye biberon yeleği olarak benim tarafımdan tasarlanmıştır :)



bunlarda diğer iki arkadaşım için yaptığım kitap kılıfları ve fincan yelekleri...
ben çok keyif aldım yaparken umarım onlarda kullanırken keyif alırlar...
bu arada beğenip yapmak isteyen olursa bana ulaşsın...
tarif ederim :)







27 Kasım 2013 Çarşamba

GÜL VE AVCI-Asude yorumum :)

efenim bir kitabı daha hayırlısıyla tamamlamanın memnuniyeti içindeyim :)
Gül ve Avcı yeni bir Türk yazar tarafından yazılan bir tarihi aşk romanı olduğu ve kapak görseli çoook güzel olduğu için dikkatimi çekmişti... ben de okumaya karar verdim...
yorumuma başlamadan önce yerli yazarların tarihi aşk romanları yazması konusunda ki fikirlerimle başlamak istiyorum...
efenim bir çok yerde bu mevzuya negatif bakış açıları okudum ve üzüldüm açıkçası...
bir kere neden Londra'da, balolarda geçen tarihi aşk romanları yazmasınlar ki ? ben bunu anlamış değilim...
neymiş kendi kültürleri değilmiş... yahu bu türü en çok Amerikalı yazarlardan okuyoruz ve onlar da İngiltere'de yaşamıyorlar... zaten yaşasalar bile onlar da o dönemi ancak araştırarak öğrenebilirler çünkü en azından 1800'lerden kalma yazar olması ve bu günlere kadar yaşaması mümkün değil(vampir değilse tabi ;) )
yaşamadan da öğrenileceğine göre ben bu savı açıkçası sadece ön yargı olarak addediyorum...
bu türü yazan ilk yazarımız Rita Hunter ve ben kendisinin kalemine ve tarzına hayranım...
bence çoook başarılı...
bizim yazarlarımız diye illa ki sadece bizim tarihimizde yada siyasi mevzularda başarılı olacak değiller!!!
hem bakın bunun bir çok avantajı da var... mesela çeviri zayiatı olması mümkün değil bu kitapların...
ben tarihi aşk romanı okumayı çok severim ve kötü çeviri yüzünden sıkıntı çektiğim kitaplar oldu...
ama yazar Türk ise böyle bir sorun olması mümkün değil öyle değil mi ? ;)
sonra en sevdiğiniz kitapların yazarları ile tanışma şansına ya da
facebooktan mesajlaşma şansına (hemde Türkçe) erişebiliyorsunuz...
Eeee! bir tarihi aşk romanı sever bundan başka ne ister!! sorarım size :)
kısaca demem o ki; ben yerli yazarların tarihi aşk romanı yazmalarını çok büyük keyifle karşıladığım gibi bir de lütfen paranormal-romance da el atsınlar istiyorum :)
şimdi yorumuma gelecek olursam;
ben kitabı sevdim...
neden mi??
bir kere yazarın anlatımı çok güzel... kurduğu cümleleri sevdim...
duyguları ve düşünceleri okuyucuya gayet güzel aktarmış... olayların geçtiği ortamları da, kahramanların tepkilerini de çok iyi betimlemiş...
bu da hikayeyi okurken kafanızın için de yaşayabileceğiniz anlamına geliyor...
karakterlerde iyi kurgulanmıştı... ben sürekli dükümüzü sinirli ve çatık kaşlarıyla hayal edebildim...
ve dük gerçekten ağzının ortasına ev terliğiyle vurulası bir adamdı (ellerim kaşındı sürekli) ve genelde adetim olduğu üzere erkek kahramana aşık olmadım çünkü sürekli dövesim geldi!!!
Rosaya ise bu kadar saf ve sevgi dolu olması yüzünden biraz kızdığımı itiraf etmeliyim...
ama yine de sevilesi bir hatundu...
amaaaa!! en çok Albert'ı sevdim... YaRabbim nasıl tatlı bir veletti o!
bence kitabı tek başına bile alıp götürebilirdi... hele o muhteşem soru ve tespitleri beni çoook eğlendirdi :)
Rosa ve Julian arasında çok çekişmeli, gelgiti boool, heyecan verici, ıstıraplı bir aşk vardı...
ki böyle aşklar en iyileridir ama değil mi :)
kitabın için de eğlenceli bölümlerde, duygusal bölümlerde vardı ve hepsini hissederek okudum...
konu da, kitabın sonu da çook güzeldi belirtmeden geçemeyeceğim...
ancak küçük eleştirilerimde olmayacak değil...
bir kere betimlemeler çok iyi iken diyaloglar yazarın o güzel anlatımına göre az ve basit kalmıştı...
sanki biraz daha üstünde durulsa çok daha iyi bir kitap olacaktı...
bir de yazarımız neden bu kadar çok günümüzde kullanılmayan eski kelimeleri tercih
etmiş o kısmını çözemedim... belki de dönemi yansıtması içindir dedim kendi kendime...
 lakin bir örnek vermek gerekirse infial kelimesi yerine kızgınlık ya da öfke kelimelerini de kullansa
olurdu sanırım diye de düşünmedim değil!!
her ne kadar eleştirilerim olsa da (ki bunlar küçücüktü okudunuz) harcadığım zamana değen, okurken bana keyif veren.... yüzüme bir gülücük yerleştiren bir kitaptı...
siz siz olun ön yargıya kapılmadan Asude'nin GÜL VE AVCI kitabına şans verin ve OKUYUN!!!
BENCE SEVECEKSİNİZ :)

24 Kasım 2013 Pazar

Lisa Gardner-KIZIM İÇİN SON KEZ ve SON YÜZLEŞME


arka arkaya iki Lisa Gardner okuma keyfi yaşamış bir kitap sever olarak;
"oh beee!! kitap okumak mutluluk veriyor..." cümlesini kurarak ve derin de bir iç çekerek şu an PC başında oturuyorum...
yorum yazmalıyım ama biraz fazla mı gevşedim nee??
bu arada da AVENGED SEVENFOLD-Hail to the king dinlediğimi de belirtmek isterim...
bu şarkı ve kitaplar bende fazla mutluluğa sebep oldu...
aşırı derece mutluluğa maruz kalınca beyinde bir takım durumlar gerçekleşmiş olabilir ;)
yorum saçma yada fazla vıcık vıcık mutluluk taşan bi şeye dönüşürse korkmayın ve şaşırmayın!!!!
neyse mevzu aklımın odaları arasında kaybolmadan başlasam iyi olur sanırım...
öncelikle Lisa keyfime KIZIM İÇİN SON KEZ ile başlayıp sonra da gaza gelip SON YÜZLEŞME ile devam ettim... okumadığım başka kitapları kalmış olsa onları da okurdum bu gazla orası kesin...
hatta abartmıyorum her hafta yeni bir kitabı çıksa bıkmadan usanmadan okurum bu yazarı...
kitaba başlıyorsunuz ve anında içine çekiliyorsunuz...
sonra "ayy!! ne olacak!" derken bir bakıyorsunuz sayfalar tükeniyor...
sonunu tahmin etmek olanaksız (en azından benim için)...
"katil kim kardeşim!!!" diye diye tırnakları kemiriyor, heyecana kapılıyor ve GERİLİYORsunuz...
olay örgüsü o kadar iyi ve konular o kadar farklı ki... yazarı ayakta alkışlamak istiyorum...
karakterler ise çok iyi kurgulanmış oluyor her kitapta... ve birbirinin tekrarı tipler değiller...
konular bazen sizi dehşete düşürebiliyor...
kitap bittikten sonra bir kaç gün herkese potansiyel katil, sapık, pedofil gözü ile bakıyorsunuz!!
bir çok yerde "olamaz yaaa!!!", " olamamalııı yaaaaa!!!" diye çığlık atmak istediğim oluyor....
lakin bir de işime yarayacak bilgilerde edinmiyor değilim...
örneğin Son Yüzleşme'de pedofillerin interneti nasıl av mekanı olarak kullandığını ve çocuklar için en güvenli sitelerde bile güvenlik olmadığını öğrendim ( hala dehşetinden kurtulabilmiş değilim!!)...
yazar bu tarz gerçek bilgiler ve araştırmalar ile konuyu sağlamlaştırıyor...
bir de en çok yazarın hem ana kahramanın gözünden hem de üçüncü kişi olarak, ayrı ayrı  hikayeyi anlatıyor oluşu benim okuma keyfime keyif katıyor açıkçası...
konunun gidişatını bir ana kahraman gözü ile birde dışarıdan gözlemleyerek okumak daha fazla detaya ulaşmanıza ve tüm konuya daha fazla hakim olmanıza neden oluyor...
bu arada belirtmek isterim bu iki kitap DEDEKTİF D.D. WARREN serisinin kitapları...
eee! bu da demek oluyor ki D.D.'nin hayatının gidişatını da takip edebiliryorsunuz...
bu iki kitapta D.D.'nin yaşamında çook güzel ve kökten değişiklikler oldu amma bunu burada yazıp da kitapların tadını kaçırmak istemem açıkçası...
tabi Kızım İçin Son Kez' de ise Boby Dodge (Saklambaç ve Tek Başına kitaplarını okuyanlar tanır kendisini)
vardı... onun da hayatı değişmiş ve beni mutlu edecek yönde değişmişti...
yine Son Yüzleşme'de Tess ve J.T. Dillon (Mükemmel Koca'yı okuyanlar bilir)ile de karşılaştım... J.T. yaşlanmış fakat durulmamıştı ;)
hatta bir ara Kimberley Quincy(Kusursuz Tuzak'tan tanırsınız kendisini) ile D.D. bir telefon görüşmesi bile yaptılar :)
tüm bu karakterlerle karşılaşmak kitaba ve konuya daha da ısınmama neden oldu... eski dostlar ile karşılaşmak gibiydi... beni çok sevindirdi :)
zaten serilerin en iyi tarafı da bu değil midir?? ;)
önce ki kitaplarda tanıştığınız ve sevdiğiniz karakterlerle karşılaşır, onlarla ilgili merakınızı giderirsiniz...
bu da sizi bir sonraki kitabı merak etmeye teşvik eder...
şimdi konuyu bu kadar dağıtmışken aslında anlatmak istediğim;
iki kitabı da çooook sevdim, çooook beğendim ve ikisini de 10 üzerinden 10 puan verdim!!!
bence polisiye-gerilim tarzında en iyi yazarlardan biri Lisa Gardner...
vee kesinlikle okunmalı!!!
ben şiddetle tavsiye ediyorum...
okumayanlar bu tarzda harika kitapları kaçırmış oluyorlar, haberiniz olaaaa!!!! :)





21 Kasım 2013 Perşembe

yeni kitaplarım

aman da aman arkadaşlarım bana kitapta mı alırmış :)
üstteki resimde ki kitaplar arkadaşım Özo'nun doğum günüm için aldığı hediye kitaplar  :)
alttaki resimdekiler ise benim kendime doğum günü hediyelerim :)
ehhh!!! daha okuokudan sipariş ettiklerim var onlar henüz gelmedi maalesef ...
bakıp bakıp iç çekiyorum kitaplarıma...
kitap almak okumak gibi ayrı bir hastalık sanırım...
almadan durulmuyor be yaaaa ;)
şu İstanbul Fuarı zamanı doğum günüme yakın denk  geldiği için çok şanslıyım gerçekten...
hediyeler olmasa bu ay batardım yoksa!!!
o kadar çok kitap çıktı ki!!! nasıl yetişeceğimi bilemedim... ki bir 3-4 kitapta elemek zorunda kaldım :(
şimdi bunları kitaplığıma dizdim ve bakıp bakıp mutlu oluyorum...
kitapları almak kadar kitaplığa dizip izlemek de ayrı bir keyif :)
daha da güzeli ise hangisini okuyacağına karar verememek sanırım ;)
şu an kitaplığımda henüz okumadığım 100 civarı kitap var...
sayı yüzün altına düştü mü bende bir sıkıntı oluyor ABİBLİOFOBİm (elde okunacak kitap kalmamasından korkmak manasına geliyor! ) olabilir diye şüpheye düşmeye başladım :)
asla yeterince kitap olmuyor... hep alasım heepp alasım geliyor...
bu birde kendimi tutmaya çalışan halim...
kendimi salsam çoooktan batmıştım ...
ama kitap alarak batmanın da bir havası olur değil mi?
bana keyifli okumalar :)
darısı her kitap severin başına :)

19 Kasım 2013 Salı

Aşka Adanmış Bir Gün-Pamela CLARE

520 sayfasının da dolu dolu olduğu bir tane bile gereksiz kelimenin olmadığı, muhteşem bir Pamela kitabını   daha bitirdim... yazarın ilk iki kitabı da harikaydı...ama bu kitapla kendini aştı bence ;)
anlatıma, kurguladığı karakterlere, anlattığı hikayeye hayran olmamak mümkün değil!!!
yazar tarihi aşk romanı yazıyor ama bildiğiniz yada beklediğiniz gibi çıkmıyor...
klasik, balolarda geçen, zengin düklerin ve Londra'da rahat için de yaşayan leydilerin aşkı değil bu kitapta anlatılan... bunu beklerseniz istediğinizi almanız mümkün değil!!! ;)
ama içine gerçekler karışmış sağlam bir kurgu ve zorlu,meşakkatli hayatlar ve aşklar okumak için daha iyisini bulamazsınız ;)
ilk iki kitabı okuyanlar Maccinnon kardeşleri bilirler!!
hepsi birbirinden şahane kişiliklerdir...
bu kitapta son kardeş Connor'ın ve Wentworth yeğeni Sarah arasında ki aşkı okudum...
bu aşk ile beraber diğer kardeşler Iain ve Morgan'ın hayatlarını,İngilizler ve Fransızlar arasında ki savaşın gidişatını da takip edebildim...
konu diğer kitapların benzeri değildi... yine apayrı, farklı bir şeyler bulmayı başarmış yazar...
tabi ki gıcık olduğum Wentword bu kitapta yine baş rolü kapmıştı... yazar onun da bir kitabı yazacakmış aldığım duyumlara göre ama onu bize sevdirmeyi nasıl başaracak bilemiyorum...
ben en çok Joseph ile ilgili bir kitap bekliyorum ... en sevdiğim karakter Joseph ( yerim ben onu :) )...
dört dörtlük bir karakter bence... ve bu kitapta bool boool geçti kendisi :)
hem Kızılderililer hem İskoçlar bir arada insan bir kitaptan daha ne bekler yahu!!!
iki bir arada tadından yenmiyor vallahi :)
son derece keyiflee, heyecanla ve "ahh! budur bee!!" diyerek okuduğum bir kitap oldu...
tarihi aşk romanı sevseniz de , sevmeseniz de bence Pamela Clare'e bir şans verin derim...
son derece keyif alırsınız bence :))

18 Kasım 2013 Pazartesi

Oyunbozan-Jaci Burton

bu haftanın son erotic-ramance kitabı da OYUNBOZANdı...
yazarın ilk kitabı KUSURSUZ OYUNu okuyup beğenmiştim... bu kitabıda alır almaz okudum... zaten kısa bir kitaptı sabah başladım akşam bitti...
sporcuların anlatıldığı serileri (özellikle Rachel Gibson okuyanlar) sevenler sanırım bu seriyi de severler...
bu kitapta beysbol oyuncusu Gavin ve menajeri Elizabeth arasında ki tutkulu ve ateşli okumak keyifliydi...
zaten Lizzy 5 yıldır Gavin'e aşıktır... ama iş etiği dolayısıyla asla belli etmez...
Gavin'de Elizabeth'e hiç o açıdan bakmaz... Onu farketmez...
amma günün birinde ne hikmetse Gavin birden Elizabeth'i fark eder ve onu baştan çıkarır...
Lizzy zaten dünden hazırdır... işler ateşli bir boyuta doğru yön değiştirir...
ikili sadece yatak arkadaşı olarak takılmaya karar verir....
sizce bu böyle devam edebilir mi???
mümkün değil.... aşka doğru uygun adım yürüyüşe geçmişlerdir...
kendileri her ne kadar inkar için de olsalar da...
ya da anlamamk için çook zorlasalarda kader ağlarını örer :)
son derece keyifli... kısa ve öz bir aşk hikayesi...
şöyle hafta sonu ayaklarımı uzatayım bir de kahvemi alayım... keyfime keyif katayım dediğiniz bir zamanda okumalısınız bence :)

Günahkarlar Turnede Serisi


bu hafta takıldığım diğer bir erotic-romance ise Günahkarlar Serisi ikinci kitabı SERT ROCK...
ama ilk kitap TUTKULU NOTALAR' a da yorum yazmadığım için ikisi bir arada bir yorum olsun dedim...
öncelikle belirtmek isterim ki ben Tutkulu Notalar'ı Sert Rock'tan daha çok sevdim...
cinsellikle ilgili mevzunun çook fazla olduğu bu kitaplarda tavsiye etme konusunda biraz gönülsüz olsam da beni bozmaz diyen herkese önerebilirim... bu tamamen sizi rahatsız edip etmeme meselesi...
beni rahatsız etmiyor çünkü tüm bunlar kurgu...
gerçek hayattan esinlenen bir kitap olsa ve ben bunların gerçekten yaşandığını düşünsem bu kadar rahat okuyamazdım sanırım...
duruma bir çeşit fantastik-kurgu kitap gözüyle bakıyorum ;)
Günahkarlar serisinde ise olay tamamen fantastik sayılır  çünkü adamlar ROCK YILDIZI!!!!
hal böyleyken zaten onlara ne yapsalar yakışır diyorum!!!
Günahkar olmak onların tabiatında var :) çünkü onlar EFSANE :)
uçuk kaçık rock yıldızlarımızın anlatıldığı serinin ilk kitabı Brian (Üstad SİNCLAİR) ve Myrna arasında ki aşkı anlatırken bir yandan da grubun diğer sevilesi ve aşık olunası karakterlerini de tanıtıyor...
hepsi ayrı bir alem bence :)
özellikle grup üyelerinin birbiri ile ve Myrna ile diyalogları çook eğlenceli...
bir çok yerde kırkırdayarak okuduğumu belirtmek isterim bu nokta da...
özellikle Eric ne zaman diyaloglara ve herhangi bir bölümün içine girse kıkırdama durumum iyice artıyor...
benim en sevdiğim ve merakla kitabının yayınlanmasını beklediğim Günahkar üyesi ERİC!!!!
neyse mevzuya döneyim ben Eric deyince dağıtıyorum ;)
eğlenceli diyaloglar ve çook tutkulu aşk bir arada ilk kitapta...
her kitapta alıştığımız üzere kadın karakter romantik olur, erkek karakter zoru oynar...
lakin bu kitapta öyle değil!!! burada ki en ve tek romantik Brian :)
Myrna daha mantıklı ve ayakları yere basan karakterimiz...
ama Brian onu yoldan çıkarıyor tabi ki ;)
Brian zaten aşık olmaya fazla hevesli ve hep kalbi kırılan bir tip ( sebebi kesinlikle SED! )
bir de Myrna onu mantık çerçevesinde tutmaya çalışınca işler onun için çok daha zorlayıcı oluyor...
tabi kızımız Myrna'nın da geçmişten gelen sıkıntıları var bu yüzden güven problemleri var...
güven olayını aşmakta sıkıntılar yaşadığı için Brian'a kalsa 50 sayfa da sona erecek kitap 431 sayfa ya kadar uzuyor... iyi ki de uzamış :)
boool boool erotik sahne ile uzuyor tabi ki!!! (uyarayım dedim!)...
ikisi arasında iyileştirici, keyif veren,duyguların çook yoğun yaşandığı ve mutlu eden bir aşk var ve ben bu aşkı okumayı çoook sevdim...
Günahkarların sahne performanslarını izlemiş gibi hissettim okurken... o bölümlere de bayıldığımı belirtmeliyim...
yani demem o ki ben kitaba 10 üzerinden 10 puan verdim....
şimdi Sert Rock ile ilgili bir şeyler yazamam gerekiyor sanırım...
öncelikle bu kitapta da grup üyelerinin yine çook keyifli iletişimleri vardı fakat bir de birbirlerini ne kadar sevdiklerini ve değer verdiklerini de gördük (okuyanlar bilir Trey olayından bahsediyorum!)...
bana göre kitabın güzelliğine güzellik katan tüm elemanların yan yana can cana oldukları bölümlerdi...
bunun yanında Sed ve Jessica aşkını da okuduk... ilk kitaptan onların nişanlı iken ayrıldığını öğrenmiştik zaten... sanırım gençlik ve tecrübesizlik bu duruma düşürdü onları...
ama aradan geçen yıllar ikisi arasında ki aşkı ve tutkuyu değiştirmemişken onları olumlu yönde değiştirmiş ve daha anlamaya müsait insanlar haline getirmişti... gerçi onlar kendilerinde ki bu değişimi biraz geç anladılar o da ayrı bir durum... Jessica çok inat bi tip çıktı beee!!! Sed'de fazla dediğim dedikti...
zorlanmaları normal tabi :)
aşığım fakat yine de intikam alırım, aşığım fakat bu sefer beni yaralamasına müsaade edemem modundan çıkmaları çooook zor oldu...
zavallı Treyciğimizin hastane maratonu okurken beni korkuttu...
Eric yine beni bool boool kıkırdamaya sürükledi...
Jace ise vayyy!!! neler çıkacak bakalım bu çocuktan dedirtti...
Brian ve Myrna ise aşklarının devamı ile beni mutlu etti...
başta da belirttiğim gibi Sed ve Jessica aşkı Brian ve Myrna aşkı kadar güzel gelmedi bana...
yine sahnedeki Günahkarları izlemiş ve dinlemiş kadar oldum...
o açıdan bu kitaba 10 üzerinden 9 verdim....
bence yazarın çok keyifli bir anlatımı var...
Rock Yıldızı olayını çok iyi ele almış ve erotizmi de zaten ulaşılmaz olan karakterlere ekleyince rahatsızlık boyutundan okuyucuyu uzak tutmuş....
benim kitaplar ile ilgili düşüncelerim bunlar...
seriye devam edeceğim...
dediğim gibi tavsiye ederim demiyorum ama rahatsız olmazsanız okuyabilirsiniz...
keyfiniz bilir efendim :)



Günahkar Oyunlar-Shayla Black


bu aralar biraz erotic-ramance takılayım dedim ve Shayla Black-GÜNAHKAR OYUNLAR ile başladım...
kitabın ilgimi çekmesi kapağı sayesinde oldu... bu kapak görselini  Dublin Caddesi kitabının orjinal kapağı olarak görmüştüm hatta bu kapak görseli ile çıkmasını ummuştum ama öyle olmadı... Dharma Yayınları Shayla Black kitabında kullanmayı uygun görmüş bende kapak görselini pek bi sevdiğimden kitabı aldım ;)
Günahkar Oyunlar WICKED LOVERS serisinin 7. kitabı... keşke seriye ilk kitap ile başlayabilseydik ama maalesef böyle bir şansımız olmadı... çok şükür pek bir bağlantılı değildi seri her kitap ayrı karakterler üzerine kurulu bir hikaye anlatıyor... ama ilk 6 kitaptan karakterler vardı kitapta... yani sıra ile gitse çok daha keyifli olurdu sanırım... yine de ben kitabı sevdim....
neden diye sorarsanız eğer;
biz hatunların pek sevdiği yaralı erkek karakterler mevcuttu ( çoğul eki kullandım çünkü iki adet erkek karakterimiz var!!! şaşırmayın...) kitabın hikayesinde...
kurtarılmayı bekleyen bu erkek karakterlere hem kendi hem kalbi güzel kızımız eşlik ediyordu...
bu arada kızımızda son derece yaralı ve hasarlı ama pozitif bakış açısı kazanabilecek kapasitede biriydi (erkekler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim)...
kendisi son derece uyumlu, mütevazi, doğuştan itaatkar bir karakterdi ( yani iki dominant erkek karakterin arayıp da bulamadığı kız.. pehhh!!!  )
ve bir değil iki aşk vardı!!! iki kardeş ikisi de kızımıza ilgi duydu...
kızımızda ikisini de beğendi, ayrı ayrı ikisinden de hoşlandı...
aslına bakarsanız alışkın olduğumuz bir aşk durumu değil ( hatta bizim yetiştiğimiz toplum kurallarına aykırı!)
amma arada farklı şeyler okumayı sevenlere ve bunun sadece bir kurgu olduğunu bilenlere farklı ve hoş gelebilecek bir konu bu bence ( ben zaten bir ANİTA BLAKE okuyucusu olduğumdan böyle çoklu aşklara alışkınım ;) beni sarsmadı yani!)...
yazarın anlatımını ve çeviriyi de beğendim... sayfalar son derece hızla aktı...
eee! benim gibi büyük beklentileri olmayan bir okuyucuya bunlar yetti...
fakat ben fazla erotizme gelemem beni bayar derseniz sakın el atmayın bu kitaba...
sizi açmaz haberiniz ola!!!
konuya da biraz değinsem hoş olur sanırım...
öncelikle erkek karakterlerimiz Javier ve Xander ile başlamak isterim mevzuya ;
Javier aile mirası şirketi yöneten aklı başında ağabey... kendini işine feci kaptırmış!!!
Xander ise şirkete el atamayınca ne yapacağını bilemeyen ve işi hovardalığa vardıran küçük kardeş...
ve iki kardeşin arası bozuk... konuşmaya bile tahammülleri yok!!
Javier'in eşi öldürülünce kendisi tamamen zıvanadan çıkıyor... bir dünya pişmanlığı sırtında taşıyor ve sonun da teselliyi votkada buluyor...
Xander hem şirketi hem kardeşini kurtarmak için ( hemde kendine bir amaç edinebilmek için ) olayla bir el atıp kardeşini (diğer kitapları okumuş olsak tanıyacağımız ) arkadaşlarının yanına küçük bir kasabaya kaçırıyor...
işte kızımız London ile de burada tanışıyorlar...
London 16 yaşlarında bir trafik kazasında çok ağır yaralanıyor... iki yıl komada kalıp uyanıyor ve eski haline dönebilmek için çook büyük uğraşlar vererek 25 yaşında artık kendi kendine yetebileceğini kanıtlamak için yollara düşüp o da bu kasabaya geliyor ...
iki kardeş de London'a ilk görüşte bayılıyor... tabi ki London'da onlara...
Xander bu işi nasıl çözeceklerini düşünürken arkadaşlarından biri kardeşi ile London'u paylaşmalarını tavsiye ediyor...
bu fikir pek aklına yatmasa da Xander kardeşini iyileştirebilmek umuduyla mecburen şansını denemek zorunda kalıyor...
işte bu noktadan sonra kitapta cinsel ögelere tavan yapıyor bilginize!!!
işin cinsellik kısmının ötesine bakarsak eğer çok ilginç bir şekilde bu paylaşım iki kardeş arasını daha fazla açmak yada kavga gürültüye sebep olmak gibi bir duruma neden olmuyor....
tam tersine her üç karakterin de iyileşmesine ve mutluluğa giden yola girmesine neden oluyor...
bende kitapta bu acayip ilişki ile iyileşen ve mutlu olan karakterleri okumayı sevdim...
iki kardeş arasında tekrar kurulan bağı okumayı sevdim...
London'ın çok zor geçen hayatını iyileştirmek için iki erkeğinde kendini adamasını sevdim...
yazar bu acayip üçlü ilişki de sevgiyi ve aşkı, kardeşler arasında ki güzel bağı, mutluluğun her zaman sabit bir anlayışta yatmadığını, içine tutku ve heyecan da katarak okuyucuya aktarabilmiş...
en azından bana hissettirdi...
o açından bu tarz kitaplardan rahatsızlık duymam derseniz okuyun bence seversiniz!!! :)



7 Kasım 2013 Perşembe

Harlequin Yayınları Kasım ayı kitaplarından KARA ZIRH-Nalini Singh

Ya Rabbim ne kadar güzel bir kitaptı!!!
bayıldım resmen... içimin yağları eridi okurken ;)
nasıl iki güzel karakter kurgulamış yazar anlatamam yani <3
çoook sevdim ben onları... sanıyorum serinin en iyi kitabı olarak bu kitabı seçiyorum...
öncelikle erkek karakter KARA LORD Micah'tan bahsetsem iyi olur sanırım...
Micah Elden Krallığının en küçük prensi...
seriyi okuyanlar bilir toplamda dört kardeşler ve her biri ayrı bir yere savrulmuş...
Micah'da Kara Şatonun lordu olmuştur... Siyah bir zırh ile korunur... lakin bir de laneti vardır...
buraya kadar herşey iyi fakat sonrası muhteşem!!!
Kara Lordumuz tek başına ve insanlardan uzak büyüdüğü için olsa gerek kalbinde ki saflığı, temizliği, onurunu ve gururunu kaybetmemiştir... biraz KİBİRLİ (dikkat büyük harfle kibirli!! ) olsa da nasıl sevilesi, nasıl göz kamaştırıcı, nasıl aşık olunası bir adam anlatamam... ayyy!! daha ne diyim işte siz anladınız :)
kadın karakterimiz Liliana ise Kan Büyücüsünün yani Micah'ın düşmanının kızı...
babasının elinde bir ömür işkence çekmiş, o kadar pisliğin için de kalbinin iyiliğini ve ruhunun ışığını koruyabilmiş bir kadın... fakat onun deyimiyle biraz çirkin ( bence alakası yoktu!!! )...
bir ayağı aksıyor,burnu kanca gibi ve uzun , saçları ise saman yığını gibi  bakımsız ve kötü...
ancak kalbi bildiğiniz pırlanta!!!!
Micah ne kadar parlaksa fiziksel olarak Liliana o kadar sönük ;)

işte bu iki benim bayıldığım karakter  yan yana olunca kitapta bir okunası olmuş anlatamam...alışılagelmiş güzeller güzeli bir kadın ile yakışıklı prens aşkı yerine, yakışıklı prens ve sönük düşman kızı arsında ki aşkı okumalısınız!!!iyilik ve güzellikle yoğrulmuş bu aşkı okumalısınız!!!
hele hele bu ikili arasında ki tuhaf diyalogları kesinlikle okumalısınız!!!daha da uzatmama gerek yok sanırım siz demek istediklerimi ve ne kadar sevdiğimi anladınız :)bir de yazarı çok iyi bir kalemi olduğunu vurgulamak isterim...MYSTERY serisi boyunca hep çok iyi paranormal-romance yazarları okuduk zaten...hep bu cümleyi kuruyorum ama yine dayanmadı kuracağım...224 sayfa da ancak bu kadar güzel bir hikaye anlatılabilirdi!!!!Harlequin yayınları sıkı takibimde... umarım MYSTERY serilerine devam ederler ...şimdiye kadar çıkan iki seri de birbirinden güzeldi.... devamını heyecanla bekliyorum :)



6 Kasım 2013 Çarşamba

aşk romanları okuyorum son derece gururluyum :)



efenim genel olarak elinizde bir aşk romanı gören sizi biraz küçümser!!
ne öğreneceksin bundan moduna geçerler ve bu olay aşk romanı okuyucusu olan beni deli eder...
okuyup da alim mi olacaksın vardır birde o daha da sinir bozucu olanıdır!!
neyse mevzunun ucunu kaçırmayayım...
ben aşk romanlarının her türünü severim...
polisiye-aşk,günümüz aşk,hem fantastik hem aşk, tarihi aşk fark etmez...
hepsini okurum... sevgimin en temel dayanağı MUTLU SON ile bitiyor olmaları sanırım...
dünya da bu kadar üzücü ve sıkıntılı olay varken hayal alemim de rahat bırakılmak ve kendi dünya sınırlarım için de her şeyin mutlu kalmasını istemek çok mu ??
bence değil...
sonra ben masalları seven bir kızım... aşk romanının her çeşidinde de durum büyüklere masallardır diye düşünüyorum...
son iki yıl da,özellikle yaşadığım  sıkıntılar için de akıl melekelerimi yerin de tutan için de mutluluk olan bu kitaplardır...
2009 yılından beri çılgın bir şekilde kitap okuyorum... ve o zamandan beri kendimde gözlemlediğim bir durum daha sakin ve daha pozitif bir insan olmam...
kafanızın sürekli size eziyet eden şeylere takılmasına ilaç gibi geliyor okumak...
dediğim gibi yaşadığım  iki büyük kaybı içinde umut olan, sevgi olan, aşk olan, hep doğru yolu bulan karakterler olan, en önemlisi içinde ölüm OLMAYAN aşk romanları sayesin de nispeten daha iyi geçirdiğimi düşünüyorum... beni sürekli içinde bulunduğum bunalım halinden uzaklaştırmayı başardılar...
(gerçi büyük kayıplar hiç bir zaman atlatılmıyor!!!)
hayatın acı gerçekleri yanında size kaçacak bir yer sunuyorlar...
ya da günlük hayatın koşuşturmasından sıyrılacak güvenli bir liman oluyorlar...
neden ruhumuzu dinlendirecek bir aktivitemiz olmasın değil mi?
aşk kitapları sizi sürekli düşünmek zorunda yada olaylardan bir anlam, bir sonuç çıkarmak gibi bir durum içinde   ve de ben bundan ne anladım, ne dersi aldım gibi bir durum içinde bırakmazlar...
sadece olaya kapılıp gitmenizi sağlarlar...
güzelliği de buradadır zaten ...
sonra size umut verirler...
orada yaşanan aşk, hatalar yapsa da bundan dönen ve doğru yolu bulan bir erkek karakter, çiftlerin sonsuza dek mutlu olması okudukça size umut verir...
hayal aleminde mutlu olmak günlük yaşamda da etkisini gösteriyor bence!!
sonra bu kitaplarda çoook aşık olunası erkek karakterler var!!! bilginize ;)
onlara aşık olmak da bambaşka bir keyif... mesela ben DUBLİN CADDEDİ kitabını okuyup erkek karakterimiz Bredan 'a aşık oldum ve benim için son derece keyifli bir süreç oldu :)
herkes aşık olmanın nasıl insana iyi gelen bir duygu olduğu konusunda hem fikirdir sanırım :)


belki size kişisel gelişim konusunda ya da ne bileyim bilimsel olarak bir şey katmazlar lakin en azından kelime haznenizi ve sabır sınırınız genişletirler :)
insan hayatta sahip olduğu bir çok şeyden bu kadar fayda sağlamaz arkadaşlar!!!
bir kitap size daha ne yapsın :)
tabi ki bu demek değil sadece aşk romanı okuyun gerisini boş verin..
araya da hayatınıza renk katması açısından bir de bunlardan ekleyin :)
bence çok seveceksiniz :)
aaa! unutmadan aşk romanlarını kapak görselleri de şahanedir yani :))
örneğin aşağıda ki kapağa hayranlığım büyüktür :)

















5 Kasım 2013 Salı








İnternette gezerken gördüğüm veee çok sevdiğim bu fincan kılıflarına ben de bir el atayım dedim....
ve evdeki artan yünlerle bunları yaptım...
örmesi çook keyifli...
çabucak bitiveriyor... ve hemen kullanabiliyorsunuz...
azıcık örgü bilen herkesin yapabileceği kadarda kolay...
sadece düz örerek bile yapabilirsiniz :)
efendim kitaplarını alıp alıp okumadığım Brenda Joyce' a haksızlık ettiğimi düşünüp
ilk kitabı BİR AVUÇ AŞK ile başladım... biraz geç kaldım tabi ki!!
çünkü yazarın 6. kitabı çıktı... aman bir hızla 3. kitabı da bitirdim...
geriye kaldı 3 kitap ;)
öncelikle yazarın kalemini sevdiğimi söylemekle başlayabilirim sanırım...
güzel ve akıcı bir anlatımı var...
ilginç bir şekilde kapılıp gidiyor insan okumaya başlar başlamaz...
yazarın aslında çok gıcık tipler yarattığı bir tarzı var...
ama yine de severek okuyorsunuz...
ben herhangi bir karakterine hayran olmadım açıkçası...
çünkü öyle mükemmel ve hayranlık uyandıracak tipler değiller...
belki de kitapların bu kadar sürükleyici olması da bu sebeptendir...
karakterler hatalar yapan, yanlışlara düşen tipler...
onların doğru yolu bulması sanırım bu kadar sevdiriyor kitapları...
Bir Avuç Aşkı okuyanlar Devlin ile tanışmıştır....
adam bildiğiniz ODUN... başka bir şekilde kendisini tarif etmem mümkün değil...
"yavrum sen ne tür bir yaratıksın" dediğim çok oldu okurken...
inadından, saplantısından gına geldi bir ara...
aşık olduğunu anlamak için baya bir sarsılmaya ihtiyaç duydu...
kadın karakter Virginia'da ne inat bir şeydi öyle...
o ODUNu seveceğim diye bir tutturdu vazgeçirebilene aşk olsun yani!!!
gurur murur yok hatunda... sadece azmi ve inadı var... ama emeline ulaştı tabi ki...
ikinci kitap MASKELİ BALO da karakterler biraz daha aklı başında ve ılımlı tiplerdi..
ki ben en çok bu kitabı sevdim...
bu kitapta konu farklıydı... Tyrell çok asil ve onurlu bir adamdı...
kıyamam nasılda onuru ve aşkı arasında sıkıştı zavallım...
Lizzie de azimli bir hatun çıktı... tuttuğunu koparttı vallahi...
yani Tyrell'i bulunduğu çıkmazdan çıkmak zorunda bıraktı...
Lizzie çok fedakar ve sevgi dolu bir kadındı...
o yüzden bu üç kitapta en sevdiğim karakter o oldu...
kimse onun yaptıklarını kolaylıkla yapıp, kabullendiklerini kabullenemezdi...
üçüncü kitap KAÇAK GELİN de diğer kitaplar gibi sürükleyiciydi...
bunda da aynı sorun mevzu bahis karakterlerde feci inat, dediğim dedik, dik kafalı tipler...
her ikisi de kendi istediğini elde etme çabası için de birbirini üzüp duruyorlardı...
vallahi ikisini birbirine vurasım gelmedi değil...
fakat "ay!!! şimdi ne olacak!!", "ayyy!!! şimdi ne diyecek!" derken kitap akıp gitti...
sanırım yazarın yazmayı sevdiği şey bu...
zor tipler ama güçlü aşklar...
bu yüzden de seviliyor kitaplar...
ayrıca eklemeyi unutmamam gerekir çok güçlü bir aileyi anlatıyor bu seri...
birbirine bağlı insanlar bunlar... zorlukların üstesinden hep beraber geliyorlar...
işte beni kitaplara ve seriye en çok bağlayan bu oldu...
hepsi sevince çoook seven ve sadık olan her şeyi uçlarda yaşayan bir aile...
De Warren sülalesi tutkulu ve büyük aşklar yaşamakla ünlü vallahi!! :)
aşkları kadar sinirli halleri de dillere destan olur yani...
araya bir iki farklı kitap sıkıştırıp seriye devam edeceğim...
şimdi en haylaz kardeş Cliff'in kitabı var....
bakalım onda neler olacak...
onun hikayesinin daha neşeli olmasını bekliyorum ama neler olur belli olmaz tabi ;)
efenim bu seri ve yazar OKUNUR!!!







30 Ekim 2013 Çarşamba

YENİDEN BAŞLAMAK İÇİN GÜZEL BİR GÜN-Liane Moriarty 
şanslı kitap günlerimde okuduğum ve 
şansımı devam ettiren bir kitap oldu...
öncelikle yeni bir yayınevinden çıkmış bir kitap olduğu için
çevirinin çoook güzel olduğunu ve 
baskıda hiç bir kusur olmadığını belirtmek isterim...
bir harf hatası bile yoktu!!!
kitabın kapağı ve 
ayrıca ilk sayfadaki çiçek desenleri çoook hoştu...
ben sevdim 
490 sayfalık bir kitap ve hızınızı alamazsanız tek
seferde okuyup bitirebileceğiniz kadar akıcı bir anlatımı var...
ben ilk başladığımda şöyle bir bakınayım derken 176 sayfa birden okudum...
kısaca yazarın anlatımı harika...keyifli bir dili var...
olayları kötü tarafından değil de şöyle bir eğlenceli tarafından görelim der gibi ...
konusunu da çok sevdim...
39 yaşında ki Alice spor salonunda step yaparken düşer, kafasını vurur ve
hafızasını kaybeder...
kendine geldiğinde ise on sene uçup gitmiştir ve
29 yaşında olduğunu düşünür...
bundan sonrası bildiğiniz arapsaçı...
her şey şok etti Alice'i... anlaması, alışması zaman aldı...
onun 29 yaşında iken bildiği her şey değişmiş ve
onun beklediği yönde gelişmemişti..
tüm bunları sindirmeye çalışmasını okumak sayfaların
hızla akıp gitmesine neden oldu...
ayrıca sadece Alice'i değil ablası Elisabeth,
büyük annesi Franny de bu hikayede aktif bir rol üstlenmişti...
bu hem aile, hem de bir aşk hikayesiydi...
aynı zaman da insanın yıllar geçtikçe nasıl değiştiğinin,
ama çoğunlukla değişimin farkına varmadığının ve henüz genç ve
umutlu halimizle bu yeni halimizin arasında ki çok büyük farkların hikayesiydi...
o genç ruhumuzun ve yaşlanmış,
yıpranmış ruhumuzla karşılaşması çok ilginç oluyor 
ben kitabı yorumdan da anlaşılacağı üzerine çoook sevdim...
farklı konusu ve konuya yaklaşımı ile yazar benim sevgimi kazandı...
artık takipçisiyim 
ve Neo Kitap'ı da tebrik etmek istiyorum çünkü
yayın hayatına harika bir kitap ile giriş yapmışlar...
umarım devamı da böyle olur