KALBİN ATEŞİ-Rita Hunter yorumum biraz uzun olacak hazırlıklı olun…
ben uzun uzun yorumu okuyamam diyenlere bir özet geçmem gerekirse eğer
kısaca BAYILDIM!!!!!! (görüldüğü üzere bol ünlemli bir bayılmak bu )
desem yeterli olur sanırım …
şimdi uzun uzun okuyabilecekler için asıl yorum geliyor…
oradan oraya atladığım bir yorum olursa şaşırmayın olur mu ???
öncelikle bir seriyi daha bitirmenin üzüntüsü içinde olduğumu belirtmek istiyorum…
serileri tamamlamak hem mutluluk hem de hüzün sebebidir bilirsiniz…
tamamlamanın verdiği rahatlığı bozan şey ise çok sevdiğiniz karakterlerle karşılaşacağınız başka
kitapların kalmamasıdır…
bende şimdi Deli kızıl İsabel,Sophie ve Davina ile bir daha karşılaşamayacağım için hüzünlendim…
gerçi arada canım çekerse kitapları tekrar okuyabilirim ama yeni maceralar olsa daha bir güzel olmazmıydı ;)
buradan da şu sonuca varabilirim sanırım yazar tekrar, tekrar okunabilecek çok tatlı, sevilesi
ve mutluluk veren kitaplar yazıyor…
bence Rita Hunter kendi türünde bir çok yabancı yazardan daha başarılı…
şahsen benim en favori yabancı tarihi aşk romanı yazarım Elizabeth Hoyt’tur …
ve Rita Hunter ‘ da bu ödüllü yazar kadar kalemi sağlam ve o derece başaralı bir yazar…
ki en son okuduğum E.H. kitabından çoooook daha iyiydi KALBİN ATEŞİ bilginize!
Başarısını da kurduğu şahane cümlelere, kurguladığı harika ve sevimli karakterlere,
heyecanı ve akıcılığı bitmeyen anlatımına bağlıyorum ben…
yazarın her kitapta daha da iyileşen bir anlatımı ve cümle hoşluğu olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim…
bir de her kitapta birbirini tekrar eden olay, duygu ya da karakter kurgusu yok…
her yeni kitapta kendini geliştirdiği kanaatindeyim…
okuyucuya karakterlerle beraber her duyguyu,her düşünceyi, her olayı yaşatmak her yazarın harcı değil…
Rita bunu kesinlikle çok iyi başarıyor…
ben son derece hissederek ve yaşayarak okudum Kalbin Ateşi’ni…
kendimi sürekli Davina ile beraber ağzımı bozarken, öfkelenirken, üzülürken ve hayalkırıklığı yaşarken buldum…
Davina demişken size biraz ondan bahsetsem iyi olur…
yazarın yazdığı tüm kitaplar içinde benim en favori karakterim oldu…
oldum olası ağzı bozukları kızları sevmişimdir…. Zira yapılan araştırmalar bile ağzı bozukların daha samimi insanlar olduklarını ortaya çıkarmış :P
Davina’da bu durum son derece içi dışı bir ve öfkeli bir mizacı olmasından kaynaklanıyordu…
çok da sadık, sevdiklerine düşkün, cesur ve güçlü bir kadındı…
sevgisi de öfkesi gibi,tutkusu gibi çok yoğundu….
hayatta ki tek akrabası olan kız kardeşine düşkünlüğü onu, kardeşine yapılanların intikamını
almak için yanıp tutuşur bir durumda bıraktı…
zaten gözü kara bir kadın ve tuttuğunu koparma konusunda da çok azimliydi…
derken kendini Stephan gibi , son derece akıllı, stratejik düşünen,
kendini beğenmiş, özgüveni tavan yapmış, muhteşem seviyesinde yakışıklı,
zorlu bir rakip ile karşı karşıya buldu….
ilk kez birbirlerini gördükleri andan itibaren kendilerini
aralarında sürekli cazırdayan bir elektrik,
her an tutuşmaya hazır bir tutku içinde buldular…
kitabı okurken siz de bu sıcaklığı,
aralarında ki cinsel gerilimi hissediyordunuz…
alev alev bir aşktı ;)
özellikle Davina’nın bu sıcak hisleri konusunda ki dürüstlüğü ve
samimiyetini ben çok sevdim…
(ki burada belirtmezsem olmaz yazar bu tutkuyu çok iyi kaleme almış…
her şey tam dozundaydı….)
Davina ve Stephan aşkı bu çekim üzerine ilerledi…
zaten ikisini bir arada tutacak başka bağları da yoktu…
Stephan bir İngiliz asilzadesi iken, Davina İskoç bir koyun tüccarıydı…
o dönemin şartlarında tamamen başka hayatlar yaşıyorlardı…
ve Davina’nın kendini içene soktuğu hafifmeşrep rolünde
Stephan’ın onu bir eş gibi düşünmesi de mümkün değildi…
biraz da kalın kafalı olan Stephan’ın Davina’nın asıl karakterini
anlaması, onu sadece aralarında ki tutku için değil gerçekten sevdiği için bırakamadığını
fark etmesi zaman aldı….
tutkuyla harmanlanmış, bol bol gelgiti olan, hareketin hiç bitmediği,
okuyucuyu bool boool “ahhh!”latan ve dee “vaahhh”latan bir aşk hikayesiydi….
ki ben böyle “sıcak, çoook sıcak, sıcak, daha da sıcak olacak bu geceee!!”
tarzı aşklara da hayranımdır :D
Rita’nın tarzı gereği kadın karakterleri o kadar çok seviyorsunuz ki,
erkek karakterler her ne kadar muhteşemde olsalar,
siz okurken onlara aşık da olsanız yine de favoriniz hatunlar olduğu için
hep bir adım geride kalıyorlar…
kaldı ki ben kitabın sonlarına doğru birkaç yerde
Stephan’ı iyi bir pataklamak istedim(kalın kafalı herif!!)…
vallahi ben de Davina kadar üzüldüm yahu!
ama sadece üzüldüm mü ben bu kitapta? Tabi ki hayır!!!
Davina ve Marie ile Nadine sohbetleri ,
efedime söyleyeyim Davina ve Thomas’ın at arabasındaki tartaklama hadisesi,
Davina ve Sophie ile İsabel diyalogları gibi bir çok sahne bana
booool booool kahkaha attırdı….
unutmadan eklemek isterim kendi başına bir karakter olan eksik kulaklı, kesik kuyruklu kedimiz Luna
okunmaya, sevilmeye değer çılgın bir karakterdi...
ve onun sarı gözleri beni biraz tırsıtmadı desem yalan olur ;)
kitap kapağımızın ilham kaynağı sahneyi de çok beğendiğimi söylemeden geçersem yazık olur…
hele heleee kitabın sonu yok mu o sonu!!!
nasıl mutlu etti beni, ne kadar coşturdu anlatamam…
Ritanın fazladan bir kabiliyeti de çok iyi sonlar yazması…
bu öyle bir sondu ki, aklınızda herhangi bir soru işareti kalmıyordu ve
tamamen sevinç gözyaşları dökeceğiniz kadar da mutlu,şirin,romantikti….
bir de yazarımızın bir mesaj uzaklıkta olması ve benim okurken ona mesajlar atıp
burada çok güldüm, burası çok güzeldi diyebilmem de okuma sürecimi
daha da keyifli bir hale getirdi ;)
şimdi uzun uzun anlattıklarımı buraya kadar okuduysanız vallahi
çok kabiliyetlisiniz ;)
hala bir Rita Hunter kitabı okumadıysanız inanın çok şey kaçırıyorsunuz…
yazar bana neden tarihi aşk romanı sevdiğimi bir kez daha hatırlattı…
içinize ılık ılık sevgi akmasına, aşk dolmasına sebep olan
bu kitabı ve hatta tüm seriyi en kısa zamanda okuyun efendim :D
buradan sonra sevgili Ratacığıma ellerine ve yüreğine, hayal gücü ve kabiliyetine sağlık diyorum…
yeni kitaplarını dört gözle bekliyorum :)
12 Ekim 2014 Pazar
15 Eylül 2014 Pazartesi
EJDERİN BÜYÜSÜ-G.A. Aiken yorumum :)
ne zamandır yorum yapmaya üşeniyorum ama bu seri ve
bu kitap bir yoruma değer
bu kitap bir yoruma değer
kötü bir kitap ve kötü bir ruh haline ilaç olsun diye başladım kitaba ve
iyi ki başlamışım dedim
ejderha kardeşler okuyucunun ruh halini düzeltmeyi,
bol bol kahkaha attırmayı çok iyi beceriyorlar...
seriyi okuyanlar bilir, bu kardeşlerin ve eşlerinin ne kadar çatlak olduğunu lakin eğer okumadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz...
tavsiyem okuyun ve öğrenin efendim
bu seri bana fantastik kurgu romanlarını neden sevdiğimi her kitapta hatırlatır...
bitmesin diye yavaş yavaş okudum ama ne fayda yine de bitti!!
keşke diyorum şu serinin tüm kitapları çıkmış olsaydı da nefes bile almadan arka arkaya okusaydım... ne büyük bir keyif olurdu
yazar sizi hikayenin içine, kurguladığı dünyanın içine öyle
bir çekiyor ki, sizin için her karakter gerçekmiş etkisi yaratıyor...
mesela altın bir ejderhayı hayal aleminizde net bir şekilde görebilirsiniz...
yazarı okumak tıpkı hem okuyup izlemek gibi...
çok şahane bi şey yani
seri için sadece sizi ilk kitaptan itibaren okuyun diye uyarmak isterim...
her kitap ayrı bir karaktere ayrılmış gibi görünse de aslında devam eden bir konu var...
sıra ile okursanız keyif son derece artar...
haa! ola ki sırayı kaçırdınız ve başlamış oldunuz merak etmeyin öyle de
seversiniz... ama hemen sıralamaya dönmeniz en iyisi olur
konusunu ya da karakterlerini anlatmak yerine kitabı ve seriyi ne kadar sevdiğimi anlatmaya devam edebilirim sayfalarca..
ne kadar sevdiğimiz varın siz düşünün...
ben kitaba 10 üzerinden 10 puan artı bir yıldız artı aferin artı gülen yüz verdim...
iyi ki başlamışım dedim
ejderha kardeşler okuyucunun ruh halini düzeltmeyi,
bol bol kahkaha attırmayı çok iyi beceriyorlar...
seriyi okuyanlar bilir, bu kardeşlerin ve eşlerinin ne kadar çatlak olduğunu lakin eğer okumadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz...
tavsiyem okuyun ve öğrenin efendim
bu seri bana fantastik kurgu romanlarını neden sevdiğimi her kitapta hatırlatır...
bitmesin diye yavaş yavaş okudum ama ne fayda yine de bitti!!
keşke diyorum şu serinin tüm kitapları çıkmış olsaydı da nefes bile almadan arka arkaya okusaydım... ne büyük bir keyif olurdu
yazar sizi hikayenin içine, kurguladığı dünyanın içine öyle
bir çekiyor ki, sizin için her karakter gerçekmiş etkisi yaratıyor...
mesela altın bir ejderhayı hayal aleminizde net bir şekilde görebilirsiniz...
yazarı okumak tıpkı hem okuyup izlemek gibi...
çok şahane bi şey yani
seri için sadece sizi ilk kitaptan itibaren okuyun diye uyarmak isterim...
her kitap ayrı bir karaktere ayrılmış gibi görünse de aslında devam eden bir konu var...
sıra ile okursanız keyif son derece artar...
haa! ola ki sırayı kaçırdınız ve başlamış oldunuz merak etmeyin öyle de
seversiniz... ama hemen sıralamaya dönmeniz en iyisi olur
konusunu ya da karakterlerini anlatmak yerine kitabı ve seriyi ne kadar sevdiğimi anlatmaya devam edebilirim sayfalarca..
ne kadar sevdiğimiz varın siz düşünün...
ben kitaba 10 üzerinden 10 puan artı bir yıldız artı aferin artı gülen yüz verdim...
27 Ağustos 2014 Çarşamba
ERKEN RÜYA ZAMANLAR-Fatma Erdek yorumum :)
bir Fatma Erdek kitabı daha bitti...
nereden başlasam??
nasıl anlatsam??
bilemedim şu an...
sanırım yazarın anlatımından başlasam iyi olur...
yazarın kelimeler üzerinde sihirli bir gücü var...
aynı kelimeler ile bana bir cümle kurun deseler
yazar ile aynı cümleyi kurmam ve o anlamı yakalamam imkansız...
Fatma hanımın beyin süzgecinden geçerken kelimeler ve cümleler yepyeni anlamlara bürünüyor...
bir cümle ile bir dünya duygu,düşünce anlatıyor yazar ve şaşkına dönüyorsunuz...
bu kitap bildiğiniz duygu bombardımanıydı...
çok fazla yerden vuruldum!
karakterler ile birlikte o kasvetli,acılı,kahredici,öfkeli,açık bir yara gibi hep kanayan fakat iyileşmeyen bu aşkı yaşadım...
bir ara bittiğimi,yorulduğumu,yandığımı hissettim...
yazar o kadar güzel anlatmış ki duyguları, içinde kayboldum...
(burada bir ekleme yapmak istiyorum; kesinlikle böyle aşklar olmasın ve kimse bu kadar yanmasın kurgu da olsa!!)
baştan sona karakterlerin iç sesini dinlediğimiz,olayların ön planda olmadığı bir hikayeydi...
bu durum ara ara beni kötü etkilemedi diyemem...
çünkü hikayede ki hareketi ve akıcılığı biraz azaltmıştı...
sonuna doğru mutluluk artsa, acılar azalsa da, tam manası ile
üzerinde kara bulutlar gezen,karakterlerin acıya müptela olması sebebi ile mutluluğu anlamalarının ve sindirmelerinin uzun sürdüğü bir mutluluktu bu...
neyse ki Eser (yani erkek karakter) güçlü bir kişilik ve anlama kabiliyeti yüksek bir adamdı da sonu mutlu oldu aşklarının...
Nehir'e (kadın karakterimiz) kalsa bu iş zordu...
zaten sonu da mutsuz olsa şu an saçımı başımı yoluyor olurdum...
kısaca demem o ki;
eğer bol acılı,içimi yakan bir aşk hikayesi istiyorum diyorsanız,
yazar öyle bir anlatsın ki ben mest olayım diyorsanız,
ben şöyle okkalı, iyi bir kitap arıyorum diyorsanız,
ERKEN RÜYA ZAMANLAR tam size göre bir kitap....
OKUYUN!! ve OKUTUN!! efendim
nereden başlasam??
nasıl anlatsam??
bilemedim şu an...
sanırım yazarın anlatımından başlasam iyi olur...
yazarın kelimeler üzerinde sihirli bir gücü var...
aynı kelimeler ile bana bir cümle kurun deseler
yazar ile aynı cümleyi kurmam ve o anlamı yakalamam imkansız...
Fatma hanımın beyin süzgecinden geçerken kelimeler ve cümleler yepyeni anlamlara bürünüyor...
bir cümle ile bir dünya duygu,düşünce anlatıyor yazar ve şaşkına dönüyorsunuz...
bu kitap bildiğiniz duygu bombardımanıydı...
çok fazla yerden vuruldum!
karakterler ile birlikte o kasvetli,acılı,kahredici,öfkeli,açık bir yara gibi hep kanayan fakat iyileşmeyen bu aşkı yaşadım...
bir ara bittiğimi,yorulduğumu,yandığımı hissettim...
yazar o kadar güzel anlatmış ki duyguları, içinde kayboldum...
(burada bir ekleme yapmak istiyorum; kesinlikle böyle aşklar olmasın ve kimse bu kadar yanmasın kurgu da olsa!!)
baştan sona karakterlerin iç sesini dinlediğimiz,olayların ön planda olmadığı bir hikayeydi...
bu durum ara ara beni kötü etkilemedi diyemem...
çünkü hikayede ki hareketi ve akıcılığı biraz azaltmıştı...
sonuna doğru mutluluk artsa, acılar azalsa da, tam manası ile
üzerinde kara bulutlar gezen,karakterlerin acıya müptela olması sebebi ile mutluluğu anlamalarının ve sindirmelerinin uzun sürdüğü bir mutluluktu bu...
neyse ki Eser (yani erkek karakter) güçlü bir kişilik ve anlama kabiliyeti yüksek bir adamdı da sonu mutlu oldu aşklarının...
Nehir'e (kadın karakterimiz) kalsa bu iş zordu...
zaten sonu da mutsuz olsa şu an saçımı başımı yoluyor olurdum...
kısaca demem o ki;
eğer bol acılı,içimi yakan bir aşk hikayesi istiyorum diyorsanız,
yazar öyle bir anlatsın ki ben mest olayım diyorsanız,
ben şöyle okkalı, iyi bir kitap arıyorum diyorsanız,
ERKEN RÜYA ZAMANLAR tam size göre bir kitap....
OKUYUN!! ve OKUTUN!! efendim
22 Haziran 2014 Pazar
HIRSIZ-Tarryn Fisher yorumum :)
okuduğum en iyi serilerden biriydi...
yazar bu kitapta da coşmuş!
benden 5 puanı kaptı...
Caleb caanım benim "NE ÇEKTİN BEEE!!" demek istiyorum kendisine...
aşk bu kadar acımasız olur mu??
oluyormuş bu seri ve bu kitap sayesinde okudum,öğrendim...
kaldığı iki çılgın kadın arasında o kadar eziyet çekti ki!!
ben olsam onun yerinde ikisini de birbirine vura vura döverdim!!
ne yapsa ne etse Leah'ın kötülüklerinden ve bencilliğinden,Olivia'nın kararsızlık ve korkularından kurtulamadı...
ve o kadar inatçı takıntılı bir karakterdi ki kendisi bu kadar sıkıntı içinde bile Olivia'ya olan aşkı bitmedi,bitmek bilmedi...
kitabı okurken hep "bırak şu kadını,kurtul şundan" dedim durdum...
"yenisini,daha iyisini bul"diye düşünmekten bir hal oldum...
ben bunları tekrar ederken ise Caleb şu şekilde düşünüyordu:
"Tanrım.Olivia'yı düşününce içimi huzur kaplıyordu.Bana ait olmayabilirdi ama ben ona aittim.Artık bu konuda savaşmak gereksizdi.Yüzüstü düşerek ona doğru yuvarlanıp duruyordum.Eğer Olivia Kaspen'a sahip olamazsam yalnız kalacaktım.O benim hastalığımdı.On yıl sonra bu hastalığımı başka kadınlarla iyileştiremeyeceğimi nihayet anladım."
şimdi bunu düşünen bir adama ne denir...
bende bu satırlardan sonra "elinden geleni ardına koyma" ve
"YÜRÜ BEEE ADAMIM" cümleleri ile okumaya devam ettim...
bu kitabın Caleb tarafından anlatılıyor olması ilk iki kitapta ki sinir krizi olayından okuyucuyu korumuş...
iki hatunun da savaşmasına değecek iyi bir adamdı...
bulursanız bir Caleb kaçırmayın derim ;)
her ne kadar başına gelenleri hak etmediyse de bu kadar tatlı, bu kadar sevilesi olması hatta hatunlar için bir ödül sayılabilecek bir adam olması onun bu sıkıntılı aşk işlerinin içinde debelenmesine sebep oldu diyebiliriz...
bende caleb için üzüldüm ve kitabı okurken kendisine aşık olamamak için elinden geleni ardıma koymadım ;) bir de benimle mi uğraşsın zavallım :)
onun da hataları vardı... yok diyemem ama Olivia ve Leah'ın yanında melek sayılırdı bence...
konudan ya da Caleb ile ilgili düşüncelerimden daha fazla bahsetmesem iyi olur sanırım...
biraz daha uzatırsam olay spoiler vermeye girecek...
işte böyle söylene söylene,bazı yerlerde yüreğim hoplayarak,bazen de üzülerek lakin karakterle yaşayarak okuduğum bir kitap oldu...
genelde her kitabı seven bir okuyucuyum ama bu seri ve bu kitabın yeri bende ayrı olarak kalacak...
bu arada son derece keyifle okuduğum bu seri bittiği için biraz hüzünlüyüm de belirtmeden geçmeyeyim dedim :(
her zaman böyle farklı,acayip,insanı delirten ama yine de elinizden bırakamayacağınız kadar sürükleyici kitaplar ya da seriler bulmak zor..
gerek anlatımı, gerek çevirisi, gerek karakterleri,gerekse de kitap kapakları ile son derece farklı bir seri...
benim ŞİDDETle tavsiyemdir...
hazır böyle değişik bir kitap bulmuşken KAÇIRMAYIN!!!!
yazar bu kitapta da coşmuş!
benden 5 puanı kaptı...
Caleb caanım benim "NE ÇEKTİN BEEE!!" demek istiyorum kendisine...
aşk bu kadar acımasız olur mu??
oluyormuş bu seri ve bu kitap sayesinde okudum,öğrendim...
kaldığı iki çılgın kadın arasında o kadar eziyet çekti ki!!
ben olsam onun yerinde ikisini de birbirine vura vura döverdim!!
ne yapsa ne etse Leah'ın kötülüklerinden ve bencilliğinden,Olivia'nın kararsızlık ve korkularından kurtulamadı...
ve o kadar inatçı takıntılı bir karakterdi ki kendisi bu kadar sıkıntı içinde bile Olivia'ya olan aşkı bitmedi,bitmek bilmedi...
kitabı okurken hep "bırak şu kadını,kurtul şundan" dedim durdum...
"yenisini,daha iyisini bul"diye düşünmekten bir hal oldum...
ben bunları tekrar ederken ise Caleb şu şekilde düşünüyordu:
"Tanrım.Olivia'yı düşününce içimi huzur kaplıyordu.Bana ait olmayabilirdi ama ben ona aittim.Artık bu konuda savaşmak gereksizdi.Yüzüstü düşerek ona doğru yuvarlanıp duruyordum.Eğer Olivia Kaspen'a sahip olamazsam yalnız kalacaktım.O benim hastalığımdı.On yıl sonra bu hastalığımı başka kadınlarla iyileştiremeyeceğimi nihayet anladım."
şimdi bunu düşünen bir adama ne denir...
bende bu satırlardan sonra "elinden geleni ardına koyma" ve
"YÜRÜ BEEE ADAMIM" cümleleri ile okumaya devam ettim...
bu kitabın Caleb tarafından anlatılıyor olması ilk iki kitapta ki sinir krizi olayından okuyucuyu korumuş...
iki hatunun da savaşmasına değecek iyi bir adamdı...
bulursanız bir Caleb kaçırmayın derim ;)
her ne kadar başına gelenleri hak etmediyse de bu kadar tatlı, bu kadar sevilesi olması hatta hatunlar için bir ödül sayılabilecek bir adam olması onun bu sıkıntılı aşk işlerinin içinde debelenmesine sebep oldu diyebiliriz...
bende caleb için üzüldüm ve kitabı okurken kendisine aşık olamamak için elinden geleni ardıma koymadım ;) bir de benimle mi uğraşsın zavallım :)
onun da hataları vardı... yok diyemem ama Olivia ve Leah'ın yanında melek sayılırdı bence...
konudan ya da Caleb ile ilgili düşüncelerimden daha fazla bahsetmesem iyi olur sanırım...
biraz daha uzatırsam olay spoiler vermeye girecek...
işte böyle söylene söylene,bazı yerlerde yüreğim hoplayarak,bazen de üzülerek lakin karakterle yaşayarak okuduğum bir kitap oldu...
genelde her kitabı seven bir okuyucuyum ama bu seri ve bu kitabın yeri bende ayrı olarak kalacak...
bu arada son derece keyifle okuduğum bu seri bittiği için biraz hüzünlüyüm de belirtmeden geçmeyeyim dedim :(
her zaman böyle farklı,acayip,insanı delirten ama yine de elinizden bırakamayacağınız kadar sürükleyici kitaplar ya da seriler bulmak zor..
gerek anlatımı, gerek çevirisi, gerek karakterleri,gerekse de kitap kapakları ile son derece farklı bir seri...
benim ŞİDDETle tavsiyemdir...
hazır böyle değişik bir kitap bulmuşken KAÇIRMAYIN!!!!
13 Haziran 2014 Cuma
DAİMA AŞK-Sandi Lynn yorumum :)
efendim bir aşk romanını daha bitirdim :)
çoook mesudum :))
DAİMA AŞK çok merak ettiğim bir kitaptı...
hatta okumayıp bir süre kitaplarımın arasında izledim :)
lakin daha fazla dayanamayıp dün başladım veee bu gün bitti!!!
öncelikle kitabın çevirisini sevgili HANİFE ALBAYRAK yaptığı için yoruma oradan başlayacağım...
bence çok güzel,son derece akıcı bir çeviriydi...
hiç sıkıntı çekmeden okudum... hatta okurken benim sevdiğim diğer fantastik serileri de Hanife çevirse
diye iç geçirdim ;)
ellerine,emeğine sağlık Hanife şekerimmm :)
kitabın kapağını da çok sevdiğimi belirtmeden geçme istemiyorum...
kitabı biz Elle'nin bakış açısıyla okuyoruz...
ve ben ilk kez bu tarz bir kitapta erkek karaktere aşık olmak yerine,
kadın karaktere bayıldım!!!!
bence Elle aşkıyla,güçlü karakteriyle,inatçılığı ve kendine has hal ve hareketleri ile Connor'dan daha ilgi çekiciydi...
çok zor bir hayatı olmuş ama bir şekilde ayakta kalmayı o genç yaşına rağmen başarmış...
zaten o inatçılık ile başaramaması imkansız ;)
ben bu kitapta kadın karakterin erkek karaktere göre daha öne çıkmasına ve hatta
bir çok bakımdan daha baskın olmasına bayıldım...
bu tarz da alışa gelmiş olduğumuz gibi Connor'da baskın bir tip ama Elle pabuç bırakmadı ona ;)
ne istediğini, nasıl istediğini hep bildi...
evet onun da Connor'ın gücüne, ilgisine ve şefkatine ve deee yönlendirmesine ihtiyacı vardı...
ama bunu Connor'dan gücü ve dayanıklılığı ile istemeden ya da yumuşak başlılık göstermeden almayı başardı...
Elle bu kadar zor ve güçlü olduğu için aşkları da pek bir kavgalı gürültülüydü tabi...
yazarın aşkları ile ilgili anlatımında en çok bu kısmı sevdim...bu kadar kısa zamanda tanışıp ta
çok iyi anlaşmak,kavga ya da anlaşmazlık olmadan bir arada kalmak fazla masalsı oluyor...
birbirleri hakkında bilmediklerini öğrenmek hata şok olacak kadar şaşırmak çok normaldi...
yazar bize bunları son derece romantik ama yine de akla mantığa uygun bir dille anlatmış...
Connor'ın 30 yaşında bu kadar zengin bir ceo olmasını bile gayet gerçekçi bir çizgide tutmuş...
bu da benim çok hoşuma gitti...
çünkü bu tarzda okuduğumuz kitaplarda yahu bu herif otuz yaşına basmadan bu kadar zengin olmayı nasıl başardı sorusu hep aklımın bir köşesinde olurdu ;)
yazarın gerçekliğe yakın lakin yine de masalsı anlatımı ile güzel bir kitaptı...
ikilinin birbirlerine olan desteğini,geçtikleri acılı süreçte nasıl da ayakta kaldıklarını,
bir yandan kırılırken bir yandan daha da sağlam bir ilişki kurduklarını okumak çok keyifliydi...
veeeee!!! en önemli husus ise bence bu kitapta yazarın cinselliği tam dozunda hiç rahatsızlık
vermeyecek kıvamda bırakmış olması...
abartılı cinsel içerik okumayı sevmeyen aşk romanı sevenler bence bu kitabı kaçırmamalı!!!!
hem zengin ceo'lar ve onlara aşık hatunlar hakkında güzel bir kitap okuyup, hemde cinsellikte
düşük bir dozu tercih edenlere ilaç gibi gelecek bir kitap bu :)
ben sevdim...
devam edeceğim seriye...
tavsiye de ediyorum....
şu sıcak günlerde keyfe keyif katacak bir kitap...
okuyun anacım :)
çoook mesudum :))
DAİMA AŞK çok merak ettiğim bir kitaptı...
hatta okumayıp bir süre kitaplarımın arasında izledim :)
lakin daha fazla dayanamayıp dün başladım veee bu gün bitti!!!
öncelikle kitabın çevirisini sevgili HANİFE ALBAYRAK yaptığı için yoruma oradan başlayacağım...
bence çok güzel,son derece akıcı bir çeviriydi...
hiç sıkıntı çekmeden okudum... hatta okurken benim sevdiğim diğer fantastik serileri de Hanife çevirse
diye iç geçirdim ;)
ellerine,emeğine sağlık Hanife şekerimmm :)
kitabın kapağını da çok sevdiğimi belirtmeden geçme istemiyorum...
kitabı biz Elle'nin bakış açısıyla okuyoruz...
ve ben ilk kez bu tarz bir kitapta erkek karaktere aşık olmak yerine,
kadın karaktere bayıldım!!!!
bence Elle aşkıyla,güçlü karakteriyle,inatçılığı ve kendine has hal ve hareketleri ile Connor'dan daha ilgi çekiciydi...
çok zor bir hayatı olmuş ama bir şekilde ayakta kalmayı o genç yaşına rağmen başarmış...
zaten o inatçılık ile başaramaması imkansız ;)
ben bu kitapta kadın karakterin erkek karaktere göre daha öne çıkmasına ve hatta
bir çok bakımdan daha baskın olmasına bayıldım...
bu tarz da alışa gelmiş olduğumuz gibi Connor'da baskın bir tip ama Elle pabuç bırakmadı ona ;)
ne istediğini, nasıl istediğini hep bildi...
evet onun da Connor'ın gücüne, ilgisine ve şefkatine ve deee yönlendirmesine ihtiyacı vardı...
ama bunu Connor'dan gücü ve dayanıklılığı ile istemeden ya da yumuşak başlılık göstermeden almayı başardı...
Elle bu kadar zor ve güçlü olduğu için aşkları da pek bir kavgalı gürültülüydü tabi...
yazarın aşkları ile ilgili anlatımında en çok bu kısmı sevdim...bu kadar kısa zamanda tanışıp ta
çok iyi anlaşmak,kavga ya da anlaşmazlık olmadan bir arada kalmak fazla masalsı oluyor...
birbirleri hakkında bilmediklerini öğrenmek hata şok olacak kadar şaşırmak çok normaldi...
yazar bize bunları son derece romantik ama yine de akla mantığa uygun bir dille anlatmış...
Connor'ın 30 yaşında bu kadar zengin bir ceo olmasını bile gayet gerçekçi bir çizgide tutmuş...
bu da benim çok hoşuma gitti...
çünkü bu tarzda okuduğumuz kitaplarda yahu bu herif otuz yaşına basmadan bu kadar zengin olmayı nasıl başardı sorusu hep aklımın bir köşesinde olurdu ;)
yazarın gerçekliğe yakın lakin yine de masalsı anlatımı ile güzel bir kitaptı...
ikilinin birbirlerine olan desteğini,geçtikleri acılı süreçte nasıl da ayakta kaldıklarını,
bir yandan kırılırken bir yandan daha da sağlam bir ilişki kurduklarını okumak çok keyifliydi...
veeeee!!! en önemli husus ise bence bu kitapta yazarın cinselliği tam dozunda hiç rahatsızlık
vermeyecek kıvamda bırakmış olması...
abartılı cinsel içerik okumayı sevmeyen aşk romanı sevenler bence bu kitabı kaçırmamalı!!!!
hem zengin ceo'lar ve onlara aşık hatunlar hakkında güzel bir kitap okuyup, hemde cinsellikte
düşük bir dozu tercih edenlere ilaç gibi gelecek bir kitap bu :)
ben sevdim...
devam edeceğim seriye...
tavsiye de ediyorum....
şu sıcak günlerde keyfe keyif katacak bir kitap...
okuyun anacım :)
4 Haziran 2014 Çarşamba
SANA AŞIK DEĞİLİM-Vefa Enver yorumum :)
daha önce alıştığımız VE pembesi kitaplardan sonra bir de VE kırmızısı okudum ve onu da sevdim...
yazarın diğer romantik-komedi tarzı kitaplarından farklıydı...
bu kitap daha fazla tutku,daha fazla hüzün,daha fazla nefret ve daha yoğun bir aşk vardı...
her zaman ki VE akıcılığı ile anlatımı güzeldi...
sayfalar nasıl aktı gitti anlayamadım(ki ben bu ara çok yavaş kitap okuyorum)...
bence bu kitabı zengin,iş güç sahibi,tutkulu,sahiplenici,sert mizaçlı erkek karakter seven tüm hatunlar sevecektir...
çünkü Kenan tam da böyle bir adamdı...
ilgilendiği kadını dünyanın en iyisi,en güzeli, en çekicisi olduğuna ikna eden bir yaklaşımı vardı Lal'e karşı...
Kenan öyle hayran olunasıydı ki , Lal ondan ölesiye nefret ederken farkına varmadan aşık olabildi...
hoş Lal'in aşık olduğunu anlaması uzun sürdü(bilirsiniz bu inatçı hatunlar geç anlar!)...
bu ara bu tarz erkek karakterler olan kitapları hepimiz severek okuyoruz amma yazar burada bir fark yaratıp
otuz yaşın altında genç bir delikanlı yerine kırk iki yaşında son derece olgun bir erkek karakterle
benim gibi otuzu aşmış hatunları sevindirmiş :)
Kenan olgun olmanın dışında hepimizin alıştığı o erkek güzeli, yakışıklı karakterlerden de değildi...
ilk bakışta çirkin bulunan lakin baktıkça, tanıdıkça ne kadar çekici olduğunu anlayacağınız türden bir adamdı... bir de yetmezmiş gibi kalbi de güzeldi!!!
ve ben Kenan'ın böyle bir adam olmasını çok sevdim...
Lal yaşı ve hayatının geldiği durum yüzünden Kenan'a göre tabi ki toy bir karakterdi ama onu anlamak da lazım...kolay bir hayatı olmamış...hiç suçu yokken her şeyin ceremesini çekmek ona kalmış...
nefret ile Kenan'a hayatı zindan etmek için uğraşsa da içinde o kadar kötülük yoktu garibimin...
ava giderken feci avlandı!!! :)
yazar ikili arasında ki tutkuyu da,aşkı da son derece yerinde ve güzel işlemişti...
ben keyif alarak okudum...
hala bu kitabı okumayan VE takipçisi varsa OKUYUN! :)
yazarı okuyanlar bilir, her kitabını gözünüz kapalı,konusuna bile bakmadan alabilirsiniz...
tanımayanlar da bence bu kitap ile yazarla TANIŞSIN! :)
yazarın diğer romantik-komedi tarzı kitaplarından farklıydı...
bu kitap daha fazla tutku,daha fazla hüzün,daha fazla nefret ve daha yoğun bir aşk vardı...
her zaman ki VE akıcılığı ile anlatımı güzeldi...
sayfalar nasıl aktı gitti anlayamadım(ki ben bu ara çok yavaş kitap okuyorum)...
bence bu kitabı zengin,iş güç sahibi,tutkulu,sahiplenici,sert mizaçlı erkek karakter seven tüm hatunlar sevecektir...
çünkü Kenan tam da böyle bir adamdı...
ilgilendiği kadını dünyanın en iyisi,en güzeli, en çekicisi olduğuna ikna eden bir yaklaşımı vardı Lal'e karşı...
Kenan öyle hayran olunasıydı ki , Lal ondan ölesiye nefret ederken farkına varmadan aşık olabildi...
hoş Lal'in aşık olduğunu anlaması uzun sürdü(bilirsiniz bu inatçı hatunlar geç anlar!)...
bu ara bu tarz erkek karakterler olan kitapları hepimiz severek okuyoruz amma yazar burada bir fark yaratıp
otuz yaşın altında genç bir delikanlı yerine kırk iki yaşında son derece olgun bir erkek karakterle
benim gibi otuzu aşmış hatunları sevindirmiş :)
Kenan olgun olmanın dışında hepimizin alıştığı o erkek güzeli, yakışıklı karakterlerden de değildi...
ilk bakışta çirkin bulunan lakin baktıkça, tanıdıkça ne kadar çekici olduğunu anlayacağınız türden bir adamdı... bir de yetmezmiş gibi kalbi de güzeldi!!!
ve ben Kenan'ın böyle bir adam olmasını çok sevdim...
Lal yaşı ve hayatının geldiği durum yüzünden Kenan'a göre tabi ki toy bir karakterdi ama onu anlamak da lazım...kolay bir hayatı olmamış...hiç suçu yokken her şeyin ceremesini çekmek ona kalmış...
nefret ile Kenan'a hayatı zindan etmek için uğraşsa da içinde o kadar kötülük yoktu garibimin...
ava giderken feci avlandı!!! :)
yazar ikili arasında ki tutkuyu da,aşkı da son derece yerinde ve güzel işlemişti...
ben keyif alarak okudum...
hala bu kitabı okumayan VE takipçisi varsa OKUYUN! :)
yazarı okuyanlar bilir, her kitabını gözünüz kapalı,konusuna bile bakmadan alabilirsiniz...
tanımayanlar da bence bu kitap ile yazarla TANIŞSIN! :)
1 Haziran 2014 Pazar
Kader Ağları-Shannon Drake yorumum :)
öncelikle kitabın kapak tasarımını ve iç kapağını çoook sevdiğimi söyleyerek başlamak isterim....
elinize alınca pek bir keyif veriyor...
ben kitabı sevdim... sıkılmadan okunan bir kitap...
yazarın tarihi konuda bilgisi iyi ve bunu hikaye içinde bize de sıkmadan aktarmış...
seçtiği konu ve karakter kurgulamasını da beğendim...
kadın karakter insanı deli edecek biriydi... çoook sinirlendim ona...
yani bu devirde bile onun kadar özgürlüğüne düşkününü bulamazsınız!!!
o derece deliydi... deli diyorum çünkü feodal sistemde 1100'lü yıllarda bu tarz kadınların yaşama şansı sıfırın altındadır diye düşünüyorum :).o da bu şansı sonuna kadar zorladı, deli olmasa zorlamazdı değil mi ;)
gerçi erkek karakter Waryk muhteşem bir adamdı... onun kadar sabırlısı aşk romanlarında bile zor bulunuyor!!!
"ne çektin beee!!" diye diyee bir hal oldum...
bu kadar sevilesi,el üstünde tutulası,mükemmel ötesi erkek karaktere bu kadar çektirilmez...
ayıptır ve de günahtır kardeşim!!!
adam kadını yakalamak için kitapta neredeyse 250 sayfa çaba saffetti...
kadın hain mi değil mi çözmeye çalışırken bir 150 sayfa düşündü ki yazıktır bence Waryk'ciğime!!!
son elli sayfa da muratlarına erdiler diyebiliriz...
lakin o bölümde de dış mihraklar rahat vermedi ikiliye...
aralarında ki aşk için şunu diyebilirim yazar o kısım da biraz eksik kalmış bence...
aşk ve tutkuyu hissettirme kısmında,
karakter kurgusu ve tarihi bilgi kısmında olduğu kadar başarılı bulmadım yazarı...
yani bu demek değil arada aşk yok... sadece anlatım kısmı eksikti...
ve biraz şikayet etmem de gerekiyor....
çeviride "AYE" kelimesinin ve "LAİRD LİON" kelimelerinin neden
Türkçeye çevrilmediğini anlamış değilim...
yani Waryk hatuna LEYDİM derken,Mellyora LAİRDİM diye cevap veriyordu...
LAİRD İngilizce bir kelime iken sonuna Türkçe "im" eki getirilmesi son derece yersiz olmuş...
ayrıca bölüm değişikliklerini anlamak imkansız hale gelmişti kitapta...
bir sonra ki cümle gibi yazılmış...
olay başka bir yere atlarken her hangi bir ayırım olmadığı için siz bir önceki mekanda ya da olayda kalıyorsunuz... dört beş cümle okuyup bağlantı kuramayınca anlıyorsunuz bölüm değişikliğini...
keşke dikkat edilseymiş diye düşünüyorum...
bunu dışında rahatsızlık veren bir surum yoktu...
ben hikayeyi sevdim... yazar tarih ile aşk romanını birbirine güzel eklemiş...
benim 10 üzerinde 8 puan verdiğim bir kitap oldu...
devam kitaplarını da takip etme niyetindeyim :)
elinize alınca pek bir keyif veriyor...
ben kitabı sevdim... sıkılmadan okunan bir kitap...
yazarın tarihi konuda bilgisi iyi ve bunu hikaye içinde bize de sıkmadan aktarmış...
seçtiği konu ve karakter kurgulamasını da beğendim...
kadın karakter insanı deli edecek biriydi... çoook sinirlendim ona...
yani bu devirde bile onun kadar özgürlüğüne düşkününü bulamazsınız!!!
o derece deliydi... deli diyorum çünkü feodal sistemde 1100'lü yıllarda bu tarz kadınların yaşama şansı sıfırın altındadır diye düşünüyorum :).o da bu şansı sonuna kadar zorladı, deli olmasa zorlamazdı değil mi ;)
gerçi erkek karakter Waryk muhteşem bir adamdı... onun kadar sabırlısı aşk romanlarında bile zor bulunuyor!!!
"ne çektin beee!!" diye diyee bir hal oldum...
bu kadar sevilesi,el üstünde tutulası,mükemmel ötesi erkek karaktere bu kadar çektirilmez...
ayıptır ve de günahtır kardeşim!!!
adam kadını yakalamak için kitapta neredeyse 250 sayfa çaba saffetti...
kadın hain mi değil mi çözmeye çalışırken bir 150 sayfa düşündü ki yazıktır bence Waryk'ciğime!!!
son elli sayfa da muratlarına erdiler diyebiliriz...
lakin o bölümde de dış mihraklar rahat vermedi ikiliye...
aralarında ki aşk için şunu diyebilirim yazar o kısım da biraz eksik kalmış bence...
aşk ve tutkuyu hissettirme kısmında,
karakter kurgusu ve tarihi bilgi kısmında olduğu kadar başarılı bulmadım yazarı...
yani bu demek değil arada aşk yok... sadece anlatım kısmı eksikti...
ve biraz şikayet etmem de gerekiyor....
çeviride "AYE" kelimesinin ve "LAİRD LİON" kelimelerinin neden
Türkçeye çevrilmediğini anlamış değilim...
yani Waryk hatuna LEYDİM derken,Mellyora LAİRDİM diye cevap veriyordu...
LAİRD İngilizce bir kelime iken sonuna Türkçe "im" eki getirilmesi son derece yersiz olmuş...
ayrıca bölüm değişikliklerini anlamak imkansız hale gelmişti kitapta...
bir sonra ki cümle gibi yazılmış...
olay başka bir yere atlarken her hangi bir ayırım olmadığı için siz bir önceki mekanda ya da olayda kalıyorsunuz... dört beş cümle okuyup bağlantı kuramayınca anlıyorsunuz bölüm değişikliğini...
keşke dikkat edilseymiş diye düşünüyorum...
bunu dışında rahatsızlık veren bir surum yoktu...
ben hikayeyi sevdim... yazar tarih ile aşk romanını birbirine güzel eklemiş...
benim 10 üzerinde 8 puan verdiğim bir kitap oldu...
devam kitaplarını da takip etme niyetindeyim :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)